1996 Kasım'ında patlak veren Susurluk skandalı Türk medyasını ve dolayısıyla Türk halkını "devletin çetrefilli" ilişkileriyle tanıştırdı.
O dönemden bu zamana kadar Türk medyası Susurluk kodlarını bir nebze de olsa çözdü.
Artık, "kör göze parmak" olayları bir Susurluk deneyiminden geçirir oldu. Ve, Susurluk, ister istemez bir medya kaza kategorisi de yarattı.
Devletin "derin" ve "çetrefilli" operasyonları zaman zaman öyle yerlerinden kendini ele verdi ki, medya bunları görür görmez anımsar, tıpkı eski bir tanıdık gibi...
Emniyet kayıtlarına göre, katliama karışan sanıkların kullandığı Smith Wesson tabancaya polis olaydan bir gün önce el koydu.
Ancak, aynı seri numaralı tabanca cinayetin işlendiği gün Zirve Yayınevi'nde bulundu. Nasıl ama, havuz problemi gibi değil mi? Bir yerden doluyor bir yerden boşalıyor.
Buraya kadar olanlar, medyanın Susurluk algılaması çerçevesindeydi.
Ama silahla ilgili yapılan açıklamalar, bizi bu olayı, bu yazının konusu yapmaya itti.
İçişleri Bakanı Beşir Atalay, bakanlığının bütçe görüşmeleri sırasında, Malatya olayındaki tabancalara da değindi ve Taraf Gazetesi'nin ortaya çıkardığı olayla ilgili şöyle dedi;
"Malatya ile ilgili basında yanlış bilgiler var. Tabancalar var, tabancalar çocuk oyuncağı tabancalar. Hepsi de savcılığın elinde."
Bakanın bu garip açıklaması ve olayı "düşük profilli" görmeye çalışması anlaşılır gibi değil.
Çünkü, katliamın yapıldığı 18 Nisan'dan bir gün önce, polis "ihbar üzerine" katliamın zanlılarının kiraladığı arabayı durduruyor ve torpido gözünde 1312 seri nolu kurusıkıSmith Wesson marka tabancaya da el koyuyor.
Katliamın bir numaralı sanığı Emre Günaydın'a da Kabahatler Kanunu'na göre 58 YTL ceza kesip bırakıyor.
Silaha el konulması ve diğer olayların hepsi polis zabıtlarında kayıtlı.
Yani, silah kurusıkı olsa bile el konulan bir silahın ertesi gün katliamda "korkutma amaçlı" kullanılması çocuk oyuncağı değil...
SONUÇ: Sabancı Üniversitesi'nden Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu ve Doç. Dr. Ali Çarkoğlu'nun Temmuz 2007 seçimleriyle ilgili yaptığı bir araştırmadaki sonuç, Malatya katliamına "çocuk oyuncağı" kerterizinden bakmanın ne kadar yanıltıcı olduğunu ortaya koyuyor.
Araştırmaya göre Türk halkı, Amerika Birleşik Devletleri'ni ve Hıristiyan misyonerleri "en büyük tehdit" olarak görüyor.
Yine aynı araştırmada, "Misyoner gördünüz mü, nereden anladınız?" diye sorulduğunda, "Evet gördüm, haç takıyordu" cevaplarıyla bile karşılaşılmış.
Sonuçları Aktüel Dergisi'ne değerlendiren Kalaycıoğlu, "Milyonlarca turistin ülkemizi ziyaret ettiği düşünüldüğünde, Hiristiyan misyoner avına kalkışılması kadar akıl dışı bir şey olamaz" deyiveriyor.