Bu hafta, bazen prosedürleri uygularken, gerçeği kaçıranlar üzerine iki ayrı vakayıpaylaşmak istedik sizlerle.
İlk vakamız, İstanbul-Isparta seferini yaparken düşen ve 57 kişinin ölümüne neden olan kaza ile ilgili.
TV ekranlarında, gözyaşlarının sel olduğu kaza sonrasında, cenazelerini almak için bekleyenlere, görevli bir polis prosedürleri anlatıyordu.
Kime?...
Kimlikleri bile geriye kalan eşyalarından zorlukla saptanabilen yakınlarınının cenazesini almak için bekleyenlere...
Diyor ki, "Şimdi çok duygusal davranmayın lütfen..."
Mümkün mü?
"Zaten savcımız da gelecek" türünden prosedür açıklamalarına devam ediyor...
Ölenlerden birinin adını "misalen" okuyor, yakınlarından birisi elini kaldırıyor, "Siz nesisiniz?" diye soruyor. "Annesiyim" diyor acılı kadın...
Kameralara yansıyan bu görüntüler, özellikle kamu görevlilerinin prosedürleri uygulamanın peşine takılırken, gerçeğin nasıl kaçırıldığının en yürek parçalayıcı örneklerinden...
* * * İkinci vakamız ise Kars'ın merkeze bağlı Esenyazı köyünde gerçekleştirilen okul açılışından...
Bu kez, televizyon ekranlarına yansıyan, okul açılışı için alana iki saat önce getirilen öğrencilerin tir tir titreyen görüntüleriydi.
Köylüler, okulun sevinciyle kırmızı halı bulma derdine düşmüştü. Vali, Milli Eğitim Müdürü, AKP milletvekili açılış törenine gelecekti.
Okul temizliği için çocuklar, eksi 30 derecede önlükleriyle bekletilirken, öğretmenler, buldukları kabanlarla çocukları soğuktan korumaya çabaladılar.
Buz kesmiş ellerindeki Türk bayraklarını sallayarak, gelenleri karşılayan öğrencilerin bazısı tören sırasında soğuktan fenalık geçirdiler.
Bu sırada, Milli Eğitim Müdürü Ekrem Ekici ise yaptığı konuşmada, "Milli Eğitim Bakanlığı'nın ürettiği yeni projelerden olan okulumuz kaloriferli olmakla beraber, idare odaları, kütüphane, çok amaçlı salon, laboratuvardan oluşmaktadır. İnşat alanı 322 metrekare, toplam alanı 966 metrekaredir."türünden bilgiler aktardı.
SONUÇ: Kamu çalışanlarının özellikle medya karşısındaki davranışlarına bakınca, böylesinesuni, böylesine duygu yönetmekten uzak olmaları karşısında, dudaklarımızdan Mazhar Fuat Özkan'ın ünlü şarkısındaki sözler dökülüyor...
