Sitemizde Ara

  • Bu şampuan daha çok su kaldırır
  • Bir gazeteci nasıl adama özür diletir?


RAPORU HAZIRLAYANLAR:
Azime Acar & Ender Bölükbaşı
   


İşi "anlamak" olan insanların “anlaşılmak” derdinde olması bir tuhaf.

"Hitler"li şampuan reklamıyla uluslararası kriz yaratan, üzerine de Reklamcılar Derneği’nden ihraç edilen Marka Ajansı’nın sahibi Hulusi Derici, “ekmeğini anlamaktan kazanırken” bunu unutup, anlaşılma derdine düşmüş.

Nereden mi biliyoruz?
Ayşe Arman’a bu hafta verdiği röportajdan…

Hulusi Derici, hala yaşadıklarından ders almamış ki, hazırlanmadan bir gazetecinin karşısına çıkıyor.
Konusunu iyi bilmesinin “yeterli” olduğunu sanıyor.
Ama gelecek soruları “tahmin” etmeliydi. Röportaj boyunca afallıyor, bocalıyor. Su yutuyor...


 
“Yukardan bakıyor” ki, Ayşe Arman gibi usta bir röportajcının gözünden kaçmıyor. Soruyor da soruyor Hulusi Derici'ye...
 
“Ha bu bana ders olsun”
diyor mu Hulusi Derici... Onu zaman gösterecek.

Röportajdan “ibretlik” bazı bölümleri seçerek paylaşıyoruz:

Hitler’li şampuan reklamdan sonra kıyamet koptu. Herkes, özür dilemenizi bekledi. Ama siz dilemediniz...
- Özür dilemedim ama üzgünüz dedim...

Ama özür yok...
- Bazı tepkilerin geleceğini biliyordum. Bir tabu kurcaladığınız zaman gelir. Ama düşünemediğimiz şeyler oldu. Kendisiyle dalga geçtiğimiz, karikatür gibi kullandığımız acımasız bir diktatörün, katilin hâlâ bu kadar derin yaralar bıraktığını hesap edemedik...


İşte bu yüzden, “Üzüldüm” demeniz yetmiyor. Özür dilemek sizi küçültür mü?
- Hayır küçültmez. Benimki de zaten özür anlamına gelen bir üzgünlük beyanıydı. Ama samimiyetsiz bir biçimde bunu fırsat bilenler çıktı. Bizse samimiyetle üzülenlere kulak verip hemen durdurduk reklamı. Müşterimizi de ikna ederek...


Hâlâ özür yok. Yoksa siz, eşinizden filan da mı özür dileyemiyorsunuz. Nedir bu ısrar?
- Zaten üzgünüm...


Yok, “Üzgünüm!” demek başka bir şey...

- Peki o zaman, samimiyetle üzdüğümüz insanlardan özür dilerim!

Hah şöyle...

....

“Samimiyetle üzülen insanlar için üzüldüm” demek üstten bakan bir tavır değil mi?
- Ama özür de diledim, diliyorum. Otomobilimi park ettiğim yerde, “Karınca yuvası var mı, aman ezmeyeyim” diye düşünen bir adamım, karıncayı bile incitemem. Dünyada ne yaptığı bilinen acımasız bir diktatörün, onun sebep olduğu soykırımı, çıkardığı dünya harbini hoş görmek mümkün mü? Ama Hitler yerine bir başka lideri mesela, Obama’yı, Bush’u kullansaydım da sorun olurdu, “Madara ettiniz!” derlerdi. Demek istiyorum ki, yaptığınız işe kulp bulmak, sizi eleştirmek isteyenler, siz ne yaparsanız yapın eleştiriyor ve düşmanlık ediyorlar.

Gerçekten böyle mi düşünüyorsunuz?
- Evet, bakın Hülya Avşar bir keresinde, üzeri ay-yıldızlı balonları ayağıyla iterek sahneye çıktı diye birileri “Türk bayrağına tekme atılmıştır!” diye onu dava etti. O bir balondu, benimki de bir reklam. Dolayısıyla bu reklam, o acımasız diktatörün, caninin övgüsü ya da görüşlerinin propagandası anlamına gelmiyor.

Provokatif olmakla yıkıcı olmak arasında ince bir çizgi var. Ve herkes hata yapıp o çizgiyi bazen aşılabilir. “Hata yapmayacak kadar zekiyim” diye mi düşünüyorsunuz?
- Yok ya olur mu öyle şey! Canlıysanız hata yaparsınız. Ama tuzluk gibi bir yerde duruyorsanız, hata-mata olmaz tabii. Ben hata yapıyorum.

Peki ne dediniz müşterinize “Hata yaptık geri çekelim” mi?
- Müşteri reklamı geri çekmek istemiyordu ki, aklına bile gelmemişti. Ben rica ettim.

Konuşulmak, konuşturmak, kışkırtmak bunlar da gazeteci olarak bizim de kullandığımız yöntemler. Ama her konudaki gibi burada da bir ölçü kayması olabilir... Öyle değil mi?
- Doğrudur, ilk defa bir ölçü kayması oldu. Bugüne kadar hiçbir reklamımı durdurmadım. Yaptığımız reklamların yüzde 98’i normal reklamlar. Arada böyle çıkıntı işler çıkıyor, onu da hizmetinde olduğumuz markanın ihtiyacı belirliyor. Piyasaya yeni giren markaların iletişim ihtiyaçları farklı. Tabii şu da var: Eğer bir işi yapmaya başlarken, sadece istenmeyen etkilerini düşünürseniz çerçevenizi çok daraltmış oluyorsunuz. Bu arada, geçen haftanın hatırlanan reklamlarının listesi geldi, o 200 reklam arasında bu reklam yok, halkın yüzde 98’i reklamı fark etmedi bile...

Hitler’i karikatürize ettiğinizi söylüyorsunuz ya, espriyi kaçırıyorum galiba. Espri nerede?
- İktidarsız olduğu konuşulan, bilinen bir caninin böyle bir erkeklik taslaması mizah unsuru...

Hitler’in iktidarsız olduğu çok bilinen bir şey mi?
- Valla, bir sürü yerde yazılıyor, çiziliyor. Toplumu kışkırtmaya çalıştığı söylevlerinden birini alıp da, saçma sapan sözlerle bir şey yaptığınız zaman parodi oluyor.

Hitler’i madara ettim” dediniz, sonuçta Hitler sizi madara etmiş olmadı mı?
- Daha ne diyeyim artık?

Risk aldınız ve o risk, sizi vurdu...
- Evet, tepkinin miktarını hesap edemedik.

Firma yetkilileri, gerçekten bunca gürültüden memnun mu? “Oh oh iyi oldu, bol bol konuşulduk, küfür yedik ama tanınmış olduk” mu diyorlar?
- Herhangi biri, söylediğiniz ya da yaptığınız bir şeyi amacının dışında algılandığında üzülebilirsiniz, durdurabilirsiniz. Ama artık yapmışsınızdır bir kere...

Satışlar ne vaziyette?
- Yukarı doğru kıpırdadığı bilgisi geldi. Ancak bu önemli değil. O reklamda gerçekten bir kötü niyet yoktu...

....

Amaç bu mu: Hep şok etmek? Ama tuhaf olan şampuanın adını bile hatırlamıyorum sadece sizi ve reklamınızı hatırlıyorum...
- Gazetecisiniz diye böyle! Yoksa toplumun 95’inin bu reklamdan haberi yok.

Gerçekten de, sizi eleştirenlere “İpimde değil!” diyor musunuz, yoksa o havayı mı vermek istiyorsunuz?
- Bu olayla ilgili umrumda ama diğer olaylarla ilgili umrumda değil.

Peki Reklamcılar Derneği’nden ihraç edilmek...
- O da umrumda değil. Zaten Reklamcılar Derneği’nden iki buçuk yıl ayrı kaldım. İstifa edip, ayrılmıştık. Her şeyi fırsat bilip bizi şikayet ediyorlar, yine ettiler, umrumda değil.