- Köşe yazarı Gazi Erçel, nasıl “medya gazisi” oldu?
- Eski medya patronu Cem Uzan hala “off the record”a inanıyor
RAPORU HAZIRLAYANLAR:
Azime Acar & Ender Bölükbaşı
Gazetecilerin büyük haberleri “ağız arama” yöntemiyle çıkarmalarına iki örnek vereceğiz, bu haftaki yazımızda.
İlk örneğimiz, Merkez Bankası eski Başkanı Gazi Erçel ile ilgili.
Hatırlayacaksınız, Gazi Erçel 2001 yılındaki ünlü “Anayasa fırlatma” krizinin olduğu gün, bütün birikimini dövize çevirerek, ertesi gün “krizden paçayı sıyıran tek kişi” olarak finans tarihine geçmişti.
Gazi Erçel’in finans alanındaki bu uzak görüşlülüğü, medya alanında “yakını görme” sorununu çözmeye yetmedi. Ve, geçtiğimiz günlerde bu yüzden gazete HaberTürk’teki köşesinden oldu.
Nasıl mı? Hikayeyi baştan anlatalım isterseniz.
Sabah Gazetesi’nin ekonomi servisi, Gazi Erçel’in 'bir faktoring kuruluşunun yönetim kurulunda olduğuna' dair bir bilgi alıyor. Gazi Erçel’in “ağzını aramak” için de tanıdık gazetecilerden bir tanesi devreye girip, Erçel’i telefonla arıyor ve büyük ihtimalle Gazi Hoca ile “sahte” bir kişisel sorunu paylaşıyor.
Fatih Altaylı’nın köşesinde yazdığına göre, Gazi Erçel ile gazeteci arasındaki konuşma şöyle gelişiyor;
’... 'Hocam, buradaki bir arkadaşımızın bir faktoring şirketine borcu var. Ancak ödeme sıkıntısı yaşıyor. Duyduğumuz kadarıyla siz bu şirketin hissedarı ve yönetim kurulu üyesiymişsiniz. Yardımcı olur musunuz?’ diyor. Gazi Erçel yardımcı olamayacağını söylüyor.”
Ancak, Gazi Erçel’in Fatih Altaylı’ya söylediğinin ötesinde, Sabah’tan Sevilay Yükselir ile arasında “başka bir konuşma geçtiğini” köşesine aktardığı konuşmadan anlıyoruz.
Sevilay Yükselir’in “hem köşe yazarlığı hem de faktoring kuruluşunun yönetiminde başkanlık yapmasını etik bulmadığına” ilişkin yorumu üzerine Gazi Erçel, içini dışarı döküyor. Sevilay Yükselir de “ağız arama” motorunu ustalıkla çalıştırıyor;
"Niye doğru değilmiş? Devleti soymadım ya! Geçinemiyorum. Ne yapayım aç mı yaşayayım yani?"
Yükselir, Erçel’in bu açıklıkta konuşmasından tedirginliğe düşmüş olacak ki telefon konuşmasının tümünü köşesine taşımayı tercih etmiş;
Niye aç yaşayasınız Gazi Bey? Sizin bir emekli maaşınız yok mu?
- Var bir emekli maaşım ama benim gibi bir adama yeter mi o emekli maaşı? Siz kaç para aldığımı sanıyorsunuz ki emeklilikten?
Bilmiyorum ama eminim babamın aldığı emekli maaşından fazla alıyorsunuzdur. Tahmin edeyim herhalde bir 5000 TL vardır.
- Yahu kesintiler filan var. Bir sürü ıvır zıvır var!
Öyle mi? Eee kaç para alıyorsunuz?
- Takılmayın oraya. Önemli değil o kadar ama bilin ki ben o emekli maaşıyla aç gezerim aç!
Ama Gazi Bey sizin tek geliriniz emekli paranız değil ki! Aynı zamanda Habertürk gazetesinde yazdığınız yazıların karşılığında aldığınız bir ücret var. Bedava yazmıyorsunuz ya! Öyle değil mi?
- Yahu ne olur gazetenin verdiği 2-3 bin liradan. Para mı Allahaşkına onlar? Ben para için yazmıyorum ki, zaten Habertürk'te! Talep ettiler diye yazıyorum.
Valla haksızlık ediyorsunuz Gazi Bey. Sizin o para demediğiniz miktarları ancak 1 yılda kazanan insanlar var!
- Tamam ama ben o insanlardan değilim ki! Onlar geçinebilir ama ben geçinemem. Benim sosyal bir çevrem ve sorumluluklarım var!
Gazi Erçel’in talihsiz konuşmasının en rahatsız edici yanı ise medya etiği konusundaki yorumları.
Yaman Törüner’i adres gösterip, Akbank Yönetim Kurulu’ndaki Törüner’in aynı zamanda Milliyet.com.tr’de köşe yazmasına atıfta bulunuyor;
“Sevilay Hanım. Meslekte etik olduğunu mu sanıyorsunuz? Siz gayet safsınız. İyi niyetli düşünüyorsunuz. Herkes sizin kadar iyi niyetli değil inanın!
İyi niyetle ne alakası var efendim. Olmaz böyle bir şey. Şimdi ben siyaset filan yazıyorum mesela. Bir belediye başkanının ya da bir siyasinin danışmanı olabilir miyim? Olur mu öyle şey Gazi Bey?
- Olursunuz efendim. Ne var bunda? Üniversitede öğretim üyesi olup yazı yazanlar var. Bankada yönetim kurulu üyesi olup yazanlar var. Siz niye olmayacakmışsınız ki?”
Erçel, uzun telefon konuşması sırasında Sevilay Yükselir’e resmen lezzetli haber üstüne lezzetli haber veriyor. Arada ağzından kaçanlar inanılacak gibi değil;
Aradılar mı sizi haberden sonra Habertürk'ten?
- Aradı birileri... Dedim onlara da SABAH'ın yaptığı haber külliyen yalan!
Nesi yalan anlamadım?
- Yahu dedikleri faktoring şirketinde küçücük bir hissem var! Devalüasyon öncesi aldığım 52 bin dolardan ceza yediğimi yazmışlar.Yok öyle bir şey. 6 dava açıldı ama ceza almadım oradan. Cezayı başka bir olaydan aldım. Onu bile yanlış yazmışlar!
Öyle mi? Hangi olaydan?
- 140 milyon doların saatini geç bildirdiğimden.
Neydi o olay?
- Boşverin. O da doğru bir ceza değildi.
SONUÇ
Fatih Altaylı’nın köşesinde yazdığını göre, Erçel , 'sembolik ortaklığı olduğu faktoring şirketiyle bağlantısı' yüzünden, kendisinin deyimiyle Habertürk’ten aldığı “üç kuruştan” vazgeçmek zorunda kalıyor ve gazetedeki köşesinden oluyor.
“Ağız arama” kurbanlarından bir ikincisi de eski medya patronu Cem Uzan.
İki yıldır Fransa’da kaçak yaşayan Cem Uzan Paris’te Eyfel kulesi yakınlarında bir kafede otururken, tesadüfen OECD Bakanlar Zirvesi için Paris’te bulunan Habertürk’ten Yavuz Barlas’a yakalanıyor.
Barlas, sonrasında izin vermeyeceğini gerekçesiyle önce Cem Uzan’ı ve yanındakileri görüntülüyor sonra da Uzan’ın yanına gidip, sorular soruyor.
Bundan sonrasını Yavuz Barlas’ın kaleminden aktaralım;
“Fransa’dan sığınma hakkı alan Cem Uzan, Eyfel manzaralı bir rezidansta kendi ifadesiyle emekliliğini yaşıyor. Bu rastlantıyla gerçekleşen görüşmenin bir röportaj olmasını çok isterdim ancak Cem Uzan ısrarla yazılmamak kaydıyla (off the record) sohbet ettiğimizin altını çizip durdu.
Uzan’ın yanında da eski milletvekili ve avukat Emin Şirin vardı. Uzan, davaları, firari aile üyeleri, kaçak hayatı ve siyaset hakkında konuşmak istemediğini birkaç kez daha vurguladı. Ancak sizlerle izlenimlerimin yanı sıra Uzan’ın bir, iki ifadesini de paylaşmadan geçemeyeceğim.
Cem Uzan sık sık bu kafeye geldiğini, Paris’in keyfini çıkardığını söylüyor. Kendi deyimiyle hem siyasetten hem de iş hayatından emekli olmuş.”
Yavuz Barlas, ayağına gelen haber fırsatını ustalıkla kullanıp, hem Cem Uzan’a verdiği sözü (!) tutuyor, hem de gazeteciliğini konuşturuyor ve ortaya dört başı mamur güya “off the record” bir haber çıkıyor.
Barlas, gazeteciliğin “ağız arama” motorunu da gayet iyi çalıştırıyor.