Sitemizde Ara

  • Yapılmamış eylemin kazası kılınmaz
  • Pamuk sözler ceplere
  • Hepimiz “yaşlı” kaldık



RAPORU HAZIRLAYANLAR:
Azime Acar & Ender Bölükbaşı



İngiliz Guardian muhabiri Gezi olaylarını aktarırken, dikkatini çeken iki gözlemini paylaşıyordu;

‘Mustafa Kemal’in askerleriyiz’ sloganına feministler itiraz edince atılmadığını... O.Ç... küfrünün de polis saldırısında genelevin kapısını açarak göstericilerin içeri almasından sonra atılmadığını...

İşin mücadele tarafı bir yana Gezi Parkı direnişi ve sonrasında diğer kentlerde yaşananlar, herkese “Yeni Türkiye’nin genç neslini anlayamadıklarını” ve bir çok alanda “yaşlı” kaldıklarını gösterdi.

Türkiye’nin uluslararası kamuoyunda en tanınmış seslerinden olan yazar Orhan Pamuk’tan neredeyse bir hafta sonra gelen ve net bir tavır almadan yaptığı açıklama sosyal medyada tepki topladı.


Nişantaşı’ndaki kendi evinin önündeki kestane ağaçlarının kesilmemesi için verdiği mücadeleden dem vurup, “Taksim Meydanı bütün İstanbul’un kestane ağacıdır” derken, eski toplumsal kodlarla hareket ettiğinin de işaretini verdi.

Ardından İtalyan La Repubblica gazetesinin Floransa’da düzenlediği bir etkinliğe konuk olarak katılan Pamuk, sorular üzerine yaptığı zorunlu (!) açıklamada “Ülkem için üzülüyorum” dedi.

Bunları söylerken, ifadesinin içinde “My Government” yani “Benim Hükümetim” sözünü kullanması üzerine bu kez sosyal medya “The Government” yani “Hükümet” kavramı ile yüklendi.



Yazar Elif Şafak da sosyal medyanın hışmına uğrayanlardı.

Son dönemlerde AKP’ye yakınlığıyla kendini gösteren Elif Şafak’ın attığı “Başkanvekili Bülent Arınç polisin-hükümetin hatalarını kabul edip Gezi Parkı gösterilerinden özür diledi. Bu adımı önemli&olumlu buluyorum.” twit’ine yapılan “Ticari sağa çek" benzetmesi binlerce kişi tarafından retweet yapılıp, yeniden paylaşıldı.



Dünya çapında iki ünlü yazara sosyal medya haşlaması yapılırken, İstanbul’un ve Taksim’in yerel markası olmuş bir kuruluş, “Kızılkayalar” da sosyal medya duvarına tosladı.

Kızılkayalar işletmesinin sahiplerinden Servet Kızılkaya, şahsi hesabından Gezi Parkı direnişçileri için “Burası it, köpek dolu” ifadesini kullanınca yıllardır hamburgerleri ile ünlü büfe geçici olarak kepenk kapatmak zorunda kaldı.

Bu da yetmedi, ikinci kuşak tarafından yönetilen Kızılkayalar şirketinin, Servet Kızılkaya ile yollarını ayırdığını duyurdu;

"Ortaklarımızdan Servet Kızılkaya’nın şahsi sosyal medya hesaplarından yaptığı haddini aşan açıklamaları, kurumumuzu ve ‘Kızılkayalar’ markasını kamuoyu nezdinde zor durumda bırakmıştır.

Bu açıklamalar bizim toplumun her kesimine eşit mesafede duran kurumsal kimliğimizle bağdaşmamaktadır. İlerleyen günlerde sosyal medyada aleyhimize yazılan yazılar tepkilere neden olmuştur. Hem çalışanlarımızın can güvenliği korumak hem de tepkileri azaltmak adına Taksim şubemizi geçici süre ile kapalı tutma kararı alınmıştır. Yaşanan gelişmeler neticesinde Servet Kızılkaya ile 10 Haziran 2013 tarihi itibarıyla ortaklığımızı resmi olarak sonlandırma kararı alınmıştır."



SONUÇ

Kızılkayalar’ın akıbetinin ne olacağını yine twitter’dan atılan bir twitten takip edelim;

“Koray Teközkay; Kızılkayalar ne zaman açılır dedim yan büfenin dönercisine. ‘Kimse bilemez, sosyal medya karar verecek’ dedi. Halk bilinçli yani.”



Ateş altında kalan sadece Kızılkayalar değildi. Örneğin, sahibi olduğu NTV’nin yayın politikası nedeniyle eleştirilen Doğuş Grubu’nun tüm restoran zincirleri de nasibini aldı. NTV yöneticisi Cem Aydın, “Hata ettik, özür dileriz. Bundan sonra işimizi en doğru şekilde yapacağız” demesine rağmen protestolardan kurtulamadı.



Durumu ünlü yazarlardan ve işletmelerden daha hızlı çözen sanatçılar ise Gezi Parkı direnişine destek verdiler.

Tarkan’ın yurtdışı konserinden apar topar dönüp, AKM binasının üzerinde eylemcilerle birlikte çektirdiği fotoğraflarla yerini aldı. Amerika’daki ünlü basketbolcumuz Mehmet Okur ise kendisini “Sports Business Summit” gala yemeğine davet eden Egemen Bağış’a şu yanıtıyla salladı sosyal medyayı;

“Sayin @EgemenBagis Davetiniz icin tesekkurler,ama benim tek bulunmak istedigim yer TAKSIM…”



Abdullah Gül’ün, Salih Memecan’ın Medya Derneği tarafından 21 Haziran’da düzenlenecek Medya Forumu davetine ise karikatürist Selçuk Erdem’in yanıtı damgasını vurdu;

"Davet için teşekkürler ama oraya kadar gelmeye üşendim, ne yazıp çizeceğimi bildirin bana."



Kişisel veya kurumsal, tüm markaların toplumsal eylemlerle olan imtihanı yeni bir uzmanlık alanı da yaratmakta. Bu yönetilmesi son derece zor ve kritik bir alan.

Hürriyet’ten Demet Cengiz, “Vezir de olabilirsiniz, rezil de” başlığıyla Pazar günü yaptığı analizde, markaların “kriz yönetimine dair bildikleri pek çok şeyin dünde kaldığını” şöyle vurguladı;

“Elinde ‘Çapulcuyum’ yazan pankartlar taşıyan işadamlarına da rastladık. Böylesi büyük toplumsal olaylarda şirketler, markalar nasıl tavır almalı? Taraf olmayan bertaraf olur mu?

Kurumların hedef olmayacak şekilde tavır takınmaları kendi lehlerine. Açıklama yapmakta acele etmemeleri de doğru bir tavır ancak geç de kalmamak gerekiyor. En kötüsü bir hatayı kapatmak için başka hataları peş peşe sıralamak. Samimi olmak, hatayla ilgili samimi özür dilemek ve olayı zamana bırakmak en iyisi.”