Sitemizde Ara

  • Azime ACAR


"Şimdi Aralık ayındayız, kentte büyük bir telaş ve heyecan var. Herkes işleri boş veriyor, kitlesel bir sefahat başladı, her yerde büyük hazırlıklar yapılıyor. İşyerleri terk ediliyor, tüm çalışmalarımıza ara verdik.."

Milattan hemen sonra, 50. yıldan bir alıntıydı bu.. Şaşırtıcı değil mi?

Ünlü Romalı düşünür Seneca, Saturnalia adıyla bilinen törenleri böyle anlatıyordu..
Aralık ayında yapılan, halkın çılgıncasına eğlendiği, birbirlerine hediyeler verdiği günler süren kutlamaları..

Antik Roma'da kutlamalarda, hediyeler değiş tokuş edilirdi.. Tıpkı günümüzdeki gibi..
Ama o günlerde çok sevilen bir ağacın dalı ya da bahçesinde yetişen bir yiyecek gibi sembolik bir hediye vermek yaygındı..

Ve, Romalılar, bu hediyelere, Talih Tanrıçası olan Strenia'nın adından türetildiği söylenen bir kelime olan "Strenae" derlerdi.. Hediye verilen kişinin gelecek yıl şanslı olmasına aracılık ettiğine inanılırdı..

Hemen her kültürde izine rastlanan bu Kış dönümü kutlamaları milattan çok çok öncesine dayanıyordu... Yeni bir dönem, 'bereket ve verim kutlamaları'ydı..

* * *

Ve bir yılbaşı arifesindeyiz yine..
Tıpkı binlerce yıl öncesinde olduğu gibi "bereketli ve verimli" gelmesi dilekleriyle kutlama hazırlıkları sürüyor.. Hediyeler seçiliyor, paketleniyor... Sadece özel hayatımızda değil..  İş hayatımızda da hummalı bir hediye faaliyeti ve trafiği var..

Hediye denildiğinde üzerinde çok "etik" tartışmanın yapıldığı alanlardan biri gazetecilik, diğeri ise kuşkusuz kamu çalışanları..

Gazetecilere ve kamu çalışanlarına yollanan "hediyeler" yıllardır baş ağrıtıyor.. Her iki taraf için de.. Hediye göndermek isteyen şirket ve hediyeyi kabul eden / etmek durumunda kalan gazeteci ve kamu görevlileri için..
Bir de hem gazetecilerin hem de şirketlerin arasında duran PR'cılar için..

Her Aralık ayında bu tartışma yeniden alevleniyor..

Kamu cephesini, geçen yılki Kamu Etik Kurulu kararını hatırlatarak geçelim..
Bu kararla, hediyelere sınırlamalar getiriliyor, alınabilecek hediyeler listeleniyordu.
Ama, alınabilecekler mutlaka amirlere ve Kurul'a bildirilecekti.. Ve, evlere hediye servisi de kontrol edilecekti..
(Sabah Gazetesi, 25 Aralık 2004)

Nitekim, siyasilere ve bürokratlara gelen hediyeler Başbakan Tayyip Erdoğan'ın emriyle "ret edilmiştir" etiketiyle geri yollanıyordu. Ancak, bu uygulamanın üzerinden 15 gün geçmeden, Başbakan'ın Rusya ziyareti sırasında eşine hediye edilen gerdanlık günlerce medyanın gündemini işgal ediyordu..

Ve, kamudaki "hediye kabulü" bir kez daha mercek altına alınıyordu..

Ama, biz gazeteciler cephesine dönelim..
Önce, halen CNN Türk'te gazetecilik yapan Dr. Mehmet Sağnak'ın "Medya-Politik" adlı kitabından yakın geçmişe ait bir küçük anı;

" Ekonomi gazetecileri ile gazetecileri rüşvetle iş yapmakla suçlayan bazı halkla ilişkiler şirketlerinin arası açıldı. Tansu Çiller, başbakanlığı döneminde Şeker Bayramı nedeniyle gazetecilere 10'ar milyon liralık hediye çeki vermek istedi. "

MESLEK ÖRGÜTLERİ NE YAPIYOR?

Avrupa ve ABD'de basın mensuplarına verilecek hediyelerle ilgili standartları Türkiye için de belirlemek gereği Türk medyasının da uzun süredir gündemindeydi..

Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi'nde, "Yayın öncesi kararlarla ve yayınlarla ilgili önyargı, kuşku yaratacak her cinsten kişisel hediye ve maddi menfaat ret edilmelidir" diyordu..
( Kaynak: Türkiye Gazeteciler Cemiyeti )

Ekonomi Muhabirleri Derneği İstanbul Şubesi ve Halkla İlişkiler Derneği (HİD), 2003 yılında bir dizi toplantı yapıyor, hediye konusuna ortak yayınladıkları deklarasyonda batılı ülkelerdeki standartlar getirilmesi gereğine dikkat çekiyorlardı..
( Kaynak: Türkiye Halkla İlişkiler Derneği )

Nitekim, Ekonomi Muhabirleri Derneği'nin etik ilkeleri arasında şu madde yer alıyordu;
"EMD Üyesi, kamu ya da özel sektör kuruluşlarından, bunların yetkililerinden ve bunlar adına basınla ilişkileri sağlayan birim ve kuruluşlardan herhangi bir gerekçeyle hediye kabul edemez."
( Kaynak: Ekonomi Muhabirleri Derneği )

SON GELİŞME.. CİNER GRUBU'NDAN..

Tartışmalarda gelinen son nokta, Ciner Grubu'nun gazetecilere yollanan "tüm yılbaşı hediyelerini" bir depoda toplayacağı haberiydi..

Ciner Grubu, 5 gazete, 20'ye yakın dergi ve üç televizyon kanalı demekti..
Bundan böyle, Ciner Grubu gazetecilerine gelen hediyeler, toplandıkları depoda tasniflenecek ve Çocuk Esirgeme Kurumu, Huzurevleri gibi yerlere dağıtılacaktı..
(Medyatava, 23 Aralık 2005)

Aslında, Ciner Grubu'nun bu çıkışı, medya sektöründe bir ilk değildi..
8 ulusal gazetesi, 5 televizyon kanalı, dört radyosu ve sayıları 20'yi aşkın dergisiyle en büyük rakibi Doğan Yayın Grubu bunu çoktan başlatmıştı..

2002 yılında, ilanlarla açıklanan Doğan Yayın İlkeleri'nin 4. maddesiydi;
"Yayına konu edilen veya edilmesi düşünülen kişilerden ve kurumlardan meslek etik ve geleneklerine aykırı hiçbir hediye ve ayrıcalık kabul edilemez."
( Kaynak: Doğan Yayın Holding )

Nitekim, geçen yıl Aralık ayında, Hürriyet yönetimi çalışanlarını yılbaşı hediyeleri konusunda uyarıyordu..
Doğan Yayın İlkeleri çerçevesinde yılbaşı hediyelerinin kabul edilmediğini ancak, kitap,cd, takvim ve ajanda gibi manevi değeri bulunan hediyelerin kabul edilebileceği belirtiliyordu.
Uyarıda, değeri 100 milyon lirayı aşan hediyelerin yetkili Hürriyet görevlilerine teslim edilmesi isteniyordu.. Teslim edilenler ise muhtaç olanlara dağıtılacaktı..

Doğan Grubu'nun bir başka gazetesi Milliyet, depremin hemen ardından bu tür bir uygulamayı başlatmış ve gelen hediyelerin depremzedelere yollanacağını açıklamıştı. Okur Temsilcisi Yavuz Baydar'ın yazdıklarını hatırlatalım;

"Her yıl sonuna doğru gazetelerin orta ve üst düzey çalışanlarına bir yığın hediye gelir. Çok mütevazı olanları da vardır, pahada hayli ağır olanları da. Gazeteci hediye kabul etmeli mi? Yanıtı açık: Hayır.

Çünkü bu hediyeler, hele gazetecinin izlediği alanla ilgili iseler, mesleğin icrası konusunda derin kuşkular yaratırlar.

Hediye kabul etmemek, dünyada basın ahlakına saygı gösteren tüm kuruluşlarda, temel davranış kurallarının değişmez maddesidir.

İyi de, postayla vs gönderilen hediyeleri engellemenin olanağı yok.

Bunun da çaresi basit: Birçok gazete, gelen hediye paketlerini topluyor ve bu kolileri çeşitli güvenilir yardım kuruluşlarına gönderiyor.

Milliyet de bu yıl böyle yapacak."

(Milliyet Gazetesi, 13 Aralık 1999)

GAZETECİLER NE DİYOR?

Yavuz Baydar'ın yorumu 1999'a aitti..
Gelelim, bir hafta sonra geride bırakacağımız 2005'teki yorumlara..

Marketing Türkiye Dergisi, 1 Ocak 2005 tarihli sayısında, "GAZETECİ HEDİYEYİ NE KADAR SEVER?" diye soruyordu..

Ruhi SANYER: "Hediye yerine bağış yapsınlar"
(Radikal Gazetesi Ekonomi Müdürü)

"Bence hediyelerin markayı hatırlamaya falan katkısı olmaz.
Ben okuyan, gören biriyim. Zaten benim her şey hakkında bir fikrim ve haberim var. Dolayısıyla benim için hediyelerin hatırlamaya katkısı yok. Yani bir markanın ya da firmanın hediyesi güzel ya da pahalı diye haberi yapılmaz. Böyle bir şey ahlaksızlıktır. Bunu yapanı da ne gördüm ne duydum.

Biz gönderilen hediyeleri genelde teknik servis gibi dışarıyla ilişkisi olmayan arkadaşların ihtiyaçlarını karşılamada kullanıyoruz. Bence markalar hiç hediye göndermesinler. Onun yerine çocuk esirgeme kuruluşlarına, yardım derneklerine bağış yapsınlar. Hediye için ayırdıkları parayı yardım için kullansınlar."


Murat SABUNCU: "En iyi hediye HABER'dir"
(Tempo Dergisi Genel Yayın Yönetmeni / Milliyet eski Ekonomi Müdürü)

"Gazeteci kamu görevi yapan bir şahıstır. Gazeteci halk adına araştırır, soruşturur ve onu hiçbir etki altında kalmadan yazar. Gazetecinin toplumun her kesimiyle sıkı ama mesafeli bir ilişkisi vardır.

Türkiye'de ekonomi gazetecilerinin mesleki örgütü Ekonomi Muhabirleri Demeği'dir. Bu derneğin yönetim kurulu üyeliği yaptığımız dönemde, bizden daha önceki dönemlerde de altı önemle çizilen 'gazeteci hediye kabul etmez' kuralını pekiştirdik. Uyarılar, bildiriler yayınladık.

Buna rağmen başta şahsıma olmak üzere, sayısı çok azalsa da, şirketlerden hediye gelmeye devam etti. Bu hediyeleri de şahsımıza ve kurumumuza yakışan bir nezaketle, içine bir mektup da ekleyerek kurumlara iade ettik. Herkes şunu açıkça bilsin: Gazeteciye verilecek tek hediye haberdir."


Fügen TOKSÜ: "Meslek ahlakına uygun hediye seçilmeli"
(Halkla İlişkiler Derneği Başkanı)

Meseleye halkla ilişkiler uzmanları açısından yaklaşan Fügen Toksü de soruya su karşılığı veriyordu:

"Hediyeler, iş ahlakına ve meslek ahlakına uygun olarak belirlenmeli ve gazetecilerin içinde bulundukları meslek standartları da göz önüne alınmalıdır.

Uluslararası sınırlamalar, gazetecilere gönderilecek hediye miktarını belirlemiştir. Bizim ülkemizde böyle bir sınırlama olmamakla birlikte, karşılıklı olarak etik davranarak, hediye miktarına ve tutarına dikkat etmek gerekir.

Hediye edilecek ürün, kuruluşun markası ile özdeşleştiği, kuruluşun kendi ürünlerinden biri olduğu zaman kuruluşa katkı sağlayabilir. Ürününüzü tanıtma imkânı yaratabilirsiniz. Ancak, bunu yaparken, kuruluş sınırları belirlenmeli ve karşıdaki kişinin duyguları da dikkate alınmalıdır."

(Marketing Türkiye, 1 Ocak 2005)

* * *

Bir yanda gazeteciler.. Diğer yanda iletişimciler..
Her ikisi de birbiriyle sürekli etkileşim içinde olan iki meslek grubu..

Batıdaki mesleki standartlar Türkiye'de de yerleşiyor.. Önümüzdeki yıllarda daha da yaygınlaşacak olması kaçınılmaz ..

Bu yazıyı, İngilizlerin ünlü halkla ilişkiler dergisi PR Week'te yayınlanan, Jo Bowman'ın basın hediyeleri konusunda yaptığı ayırımla kapatalım..

  • Gazetecinin yüzünde gülümseme yaratan hediyeler
  • Kaşlarını kaldırmalarını sağlayan hediyeler
  • Ve, doğrudan çöpü boylayan hediyeler

    Hediye almak güzel..
    Vermek daha da güzel..
    Ama, hediyeyi gazeteciye vermek istiyorsak;
  • gazetecilerin meslek ilkelerini gözetmekte..
  • günlerce özenle seçilen pahalı hediyelerin özellikle büyük gruplarda bir depoya toplanıp, yardım kuruluşlarına gönderildiğini bilmekte..
  • "azı karar" demekte..
  • Ve, seçilen hediyeyi marka ile ilişkilendirmekte yarar var..

    Yoksa, geri tepiyor.. Haberiniz olsun!...