Cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaşırken, "bütün taraflar" o kadar gardını almış bekliyor ki, neredeyse "bir şey söylemeden" çok şey söylenmeye çalışılıyor.
İlk söyleyenin kaybedeceği siyasi mücadelede "tıp oyunu" garip bir hal almaya başladı.
Nitekim, geçtiğimiz günlerde bir İngiliz Gazetesi Türkiye'deki Cumhurbaşkanlığı seçimini"hayaletlerin seçimi" diye yorumlamış.
Nedeni de ortada adayın olmaması ama çok ciddi bir seçimin olması. Başbakan Tayyip Erdoğan "adayım" demiyor. Dese bir türlü demese bir türlü. Adaylar arasında gösterilen Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç ise "hayır"diyor, siyasi dudak okuma uzmanları ise bunu "evet" diye okuyor.
Nitekim İtalyan RAI Televizyonu'na konuşan Arınç, programın sunucusunun kendisine yönelttiği, "Benim stüdyoda şu an itibarıyla Türkiye'nin müstakbel cumhurbaşkanı ile konuşuyor olmam gibi bir olasılık söz konusu mu?" sorusunu"Hayır" diye yanıtladı ve güldü.
Ama, sunucu gazeteci refleksi ile bu kez soruyu başka türlü yöneltti ve "Teorik olarak da mı hayır?" diye ısrar etti.
Arınç, ara sıra medya kazası işlese de eskilerin deyişiyle şerbetli bir politikacı. O yüzden, hemen lafı Anayasa'daki Cumhurbaşkanlığı seçimine yönelik genel hükümlere getiriyor ve onun üzerinden cevap vererek, sunucunun ısrarlı servis atışlarınıback-hand kesmesiyle karşılayarak selamete eriyor.
Ama böyle hassas dönemlerde medya kazaları da sessiz işleniyor.
Posta Gazetesi'nin 22 Mart Perşembe günü yayınladığı fotoğraf bir şipşak medya kazasının nişanesi gibiydi.
Ankara Bilkent Oteli'nde yapılan AKP İl Başkanları toplantısında sahneye asılanAtatürk ve Tayyip Erdoğan fotoğraflarının yerleştirilme biçimi, Tayyip Erdoğan'ınAtatürk'e sırtı dönük bir şekilde yer alması tabii ki medyanın gözünden kaçmayacak bir ayrıntıydı.
Dahası, Atatürk fotoğrafı fraklı yani cumhurbaşkanlığı dönemine aitti.
Tayyip Erdoğan'ın da hele hele böyle bir fotoğrafa sırtını çevirmesine yapılacak en safiyane yorum "Ben Cumhurbaşkanlığı istemiyorum" olacaktır. O yüzden biz böyle bir yorum yapmıyoruz. Bunu da bir şipşak medya kazası olarak tarihe not düşüyoruz.
SONUÇ: İlk konuşanın ve en çok konuşanın kaybedeceği bu siyasi mücadelede en çok konuşanlardan birisi kuşkusuz CHP lideri Deniz Baykal.
Baykal, böylesine çok ve çelişkili konuşmasına kendince kılıf da bulmuş durumda.
"Ben konuşmasam asker konuşacak" diyor, bunu söylerken de askere çengel atıp,siyasetin içine çekmeye çalışıyor ama Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, "Bana Cumhurbaşkanlığının C'sini bile sormayın" diyerek, bazı siyasetçilerden daha iyi manevra kabiliyeti olduğunu gösteriyor.
Ne diyelim, darısı Baykal'ın başına.
Genel havaya bakıldığında Türkiye'de Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili oynanan "tıp oyunu"ndaki cevaplar, Uzakdoğu Zen felsefesindeki "ne evet ne hayır, hem evet hem hayır" anlamına gelen bir sözcüğü hatırlatıyor.
Meraklı siyasetçiler için o sözün "MU" olduğunun altını çizelim.
Bu "hayalet" seçime en çok yakışan da hiçbir anlama gelmeyen bu sözcük oluyor. Yanıtlar bundan sonra "MU" üzerinden verilecek Nisan ortasına kadar