İllüzyon adı üstünde, görsel algılamayı yanıltmak, bir yanılsama yaratmak demek Bunu sözle yapmak ise bir siyasi ustalık Daha doğrusu, eski bir siyasi yöntem
Siyaset sahnesinden bir süre uzak kalan Necmettin Erbakan'ın, geçen hafta başlattığıseçim öncesi büyük taarruzundaki inciler bize eski tür siyasetçilerin "el çabukluğu marifetle" yaptıkları söz çabukluğu illüzyonlarını hatırlattı.
Erbakan, Milliyet Gazetesi'nden Devrim Sevimay'a verdiği demeçte, "28 Şubat" ile ilgili soruları yanıtlarken, "Ordumuz, Türkiye'nin milli görüşe en bağlı, en sağlam kuruluşudur" diyor.
Devrim Sevimay soruyor; - Yani 28 Şubat örneğinden yola çıkarak tüm ordunun zan altında kalmasını istemiyorsunuz. - Evet, tabii. Ordumuz bütün tahribatlara rağmen, milli görüşümüz açısından en sağlam kuruluşumuz."
- Belki de sanıldığı kadar yekpare değil. - Hayır onu kabul etmem mümkün değil, ordumuz 600 bin kişilik bir topluluktur. Ve tam bir milli görüş topluluğudur. Biz ordumuza toz kondurtmayız.
- Madem milli görüşlüler, o zaman milli görüşe niçin darbe yaptılar? (Devrim Sevimay 28 Şubat'ı kastediyor) - Şimdi tabii bu suallerin cevaplarını burada şu anda verecek değilim. O belgelerde her şey anlaşılıyor. Sadece yaşadıklarımızı gördünüz ve ben gerçeği ifade ediyorum. Bu çalışmaların aslında laiklikle maiklikle ilgisi yoktur, bunu anlatıyorum size.
Erbakan, medyanın ısrarlı çengel atmasına yılların ustalığıyla cevap verirken, asıl büyük ustalığı olan sözle illüzyon yapma sanatından da güzel örnekler veriyor.
- Askerle zıtlaşmıyorsunuz. - Neden zıtlaşayım, ben 200 generalin ağladığını gördüm. Bugün de getirin, yine ağlayacaklarını ve boynuma sarılacaklarını biliyorum. Zaten hepsi de milli görüşten başka çare olmadığını idrak etmeye başladı. Bunu bize gelen çok kıymetli emekli askeri zevat söylüyor.
SONUÇ: Necmettin Erbakan'ın bu sözleriyle bize yaşattığı nostaljik, eski tür siyasi tadın bu dönemdeki yeni temsilcisi Genç Parti'nin lideri Cem Uzan denebilir.
Uzan'ın söylemindeki sözsel illüzyonlar e-posta geyiklerine de malzeme olmuş durumda.
Cem Uzan'ın "çılgın" vaatlerine anonim katkılardan birkaç tanesini biz hatırlatalım;
... "Doktor Ötker, Doçent olacak"
... "Paris Hilton evinin kadını olacak"
PETKİM İHALESİNİN PEKLİĞİ
OLAY YERİ: Petkim ihale salonu OLAY: Petkim ihalesinde yüzde 51'lik hisseyi 2 milyar 50 milyon dolar teklif vererek kazananTransCentral Asia konsorsiyumunun danışmanı Haluk Ulusoy'un, yaptığı veyayapamadığı açıklamalar geçen haftanın adeta "ölümcül" medya kazasıydı.
İhale sonucunda kahkahalarını tutamayacak kadar çok sevinen ve bu davranışıyla medyanın katmerli ilgi odağı haline gelen Haluk Ulusoy, konsorsiyum ortaklarıyla ilgili açıklamalarıyla medyanın ilgisini daha da coşturdu.
Haluk Ulusoy, öncelikle konsorsiyumdaki Troika Diyalog ve Ermeni ortağıyla ilgili bilgiyi kendince "gizleyip" sözsel illüzyon yaratmaya çalışınca, medya ertesi gün bu bilgiye ulaşıp, manşetten patlattı.
Ulusoy ise gaflarını zincirleme kazaya dönüştürmekte gecikmedi.
"Konsorsiyumdaki Troika Diyalog'un ortağı Vardanian ile Ermeni tartışması yapılıyor. Kurumun ciddiyeti gözden kaçıyor. Troika, Efes'e de hizmet vermiş"diyerek, topu Anadolu Grubu'nun üzerine atmaya çalıştı.
Anadolu Grubu Başkanı Tuncay Özilhan ise Hürriyet Gazetesi Ekonomi MüdürüVahap Munyar'a verdiği bilgide, medya kazasının aslında nereden kaynaklandığını çok güzel anlatıyor:
"Petkim ihalesini kazanan konsorsiyum kendini anlatmak konusunda hata yaptı. Çıkıp kendini iyi tanıtmalıydı."
Yani, yapılan işin içeriğinden çok, yapılış biçimine ve medyadan bilgi saklanmasının vahametine değindi.
SONUÇ: Haluk Ulusoy, "Acemiliğime geldi" diye kendini savunmaya çalıştı ama Petkim gibiTürkiye'nin son dönemdeki en önemli ihalesinin içindeki ortakların medya tarafından sorgulanmayacağını "düşünme saflığı"nın kurbanı olduğunu geç de olsa anladı
Medya, ister istemez bu ihalede "kan kokusu" aldı ve kendinden saklananları şimdikendi yöntemiyle bulacak.
Bu da konsorsiyum için zaten sancılı olan süreci daha sancılı hale getirecek.