İktidarın alternatifi (!) olmaya aday CHP'nin, Genel Sekreteri Önder Sav'ın telefonunYES-NO tuşlarıyla olan mücadelesi ve devamındaki olaylar sinsilesi, medya kazalarının ve siyasi kazaların TOP 10 listesine kafadan girecek derecedeydi.
Öyle ki, geçen haftanın pek çok önemli medya kazası YES-NO tuşlarının yarattığı fırtınanın arkasında sislendi.
Dışişleri Bakanı Ali Babacan'ın "Türkiye'de müslümanlar inançlarını istediği gibi yaşayamıyor" sözü, Başbakan'ın buna açık destek vermesi, Önder Sav'ın cep telefonu acemiliğinin etkisiyle yeterince tartışılamadan gündemden düşüverdi.
Vakit Gazetesi, Önder Sav'ı cep telefonundan bir kuşluk vakti arayınca, Sav görüşme talebini reddedip, telefonun NO tuşuna bastığını sandı.
Oysa, CHP'nin anlı şanlı hukukçu Genel Sekreteri Sav, belli ki telaşla YES tuşuna basmış ve telefon açık kalmış.
Vakit Gazetesi de 44 dakika boyunca Önder Sav'ın Bolu eski valisiyle olan sohbetinin tam ortasına dalmış. Ta ki Önder Sav'ın şarjı bitine kadar.
Şarjı bitmese, anlaşılan haber olmaktan öte, Vakit Gazetesi'nin yeni tefrikası olacaktı.
Vakit Gazetesi, bu konuşmanın "CHP lideri Baykal'a serzenişte bulunan bölümlerini çıkararak" büyük kısmını neşretti.
Arkasından da dinleme kıyameti kopuverdi.
Olayın, Anayasa Mahkemesi Başkan Vekili Osman Paksüt'ün dinlenme skandalınınhemen ardından meydana gelmesi, işin vahametini daha da artırıyor ve herkes "olmaz bu kadar" diyordu.
Vakit'in, "Önder Sav cep telefonunu açık bıraktı, biz öyle dinledik" açıklaması bile önce "hadi canım" nidalarıyla karşılandı.
Ama ertesi gün Telekom'dan alınan resmi belge ortaya çıkınca, böylesi bir fahiş hatakarşısında tüm medyanın ağzı bir karış açık kaldı.
CHP'nin Genel Sekreteri'nin, böylesine bir acemilik yapacağına kimse akıl sır erdiremiyordu.
Ama belgelere göre olan olmuştu. Gerçi, bu şekilde dinlenmesi ve yayınlanması bile kanunlara göre suçtu. Ama Vakit'e en ağır eleştirileri yapan Ahmet Hakan bile Hürriyet'teki köşesinde özürdilemek zorunda kaldı.
En usturuplu başlıkları atmasıyla bilinen Milliyet gazetesi, "Önder Sav'ı Vakit dinlemiş." diye "bir yerde hata olmalı" ihtimalini gözardı etmeyen başlıklar attı.
CHP Lideri Baykal'ın son kongrede beraber iktidara yürümek (!) için seçtiği ekibin hali ve pürmelali de böyle vahim bir olayla ortaya döküldü.
Meclisin sosyalist tek milletvekili ÖDP Genel Başkanı Ufuk Uras, bu durumun siyasi analizini yaparken, eski bir halk deyişinden de yardım alıyor;
"Genel Sekreteri'nin kim olduğunu söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim diye bir laf var mı bilmiyorum. Ama iktidarı ve muhalefetiyle tuhaf bir durumla karşı karşıyayız."
SONUÇ: Aslına bakarsanız, Önder Sav'ın medya önündeki özensiz tavrının çok yakın geçmişte birörneği daha var.
Bakın Hürriyet Başyazarı Oktay Ekşi Pazar günkü yazısında bu örneği nasıl hatırlatıyor;
"Önder Sav sadece 10 güne sığan iki olayla her şeyi berbat etti".
Önce, hacca gitmek isteyen bir CHP'liye,"Boş ver. Araplara para kaptırma. Bakarsın Muhammed seni geri göndermez" dediği basına yansıdı.
Meğer o sırada yanlarında bir kameraman varmış. Konuşmayı kaydetmiş.
Gerçi Önder Sav aradan 8-10 gün geçtikten sonra Milliyet Gazetesi'ne, "Ben şaka yaptım. O arkadaşımızı 20 yıldır tanırım ve hep şakalaşırız. Ben ne söylediğimi biliyorum. Peygamberimize saygısızlık olsun diye bir şey söylemiş olabilir miyim?" dedi ama, o zamana kadar zaten adı "Peygambere hakaret eden CHP Genel Sekreteri"ne çıkmıştı bile.
Önder Sav bu ilk olayda ya gecikmeden açıklama yapmalı yahut da ağzındanmaksadını aşan sözler çıktıysa alenen özür dilemeliydi."
Gelelim Önder Sav'ın "sislediği" asıl medya kazasına. Yani Ali Babacan'ın Avrupa Birliği Komisyonu'ndaki sözlerine.
Dışişleri Bakanı Babacan, "Türkiye'de müslümanlar inançlarını istediği gibi yaşayamıyor" derken, resmen başı örtülü olmayan ve kendini Müslüman olarak tanımlayan insanları "kendi baktığı merceğin" dışına itti.
Oysa, "islamı özgürce yaşayan" Arap ülkelerinin merceğinden bakıldığında Türkiye çok farklı görünüyor.
Nerden mi biliyoruz? Arap ülkelerinde Türk dizilerini yayınlayan MBC Group Başkan Yardımcısı Fadi İsmail,Hürriyet Pazar'a verdiği röportajda, Türk dizilerinin Arap ülkelerinde beğenilmesinin nedenini açıklarken, bir Türkiye analizi de yapıyor;
"Türkiye, her konuda bir model. Modernliğin ve geleneğin bir arada olabilmesinin çok özgün ve güçlü bir örneği. Bence asıl çekici olan da bu.
Belki bu söyleyeceğimden Türkiye'de bazıları hoşlanmayabilir. Ama Araplara göre, Türkiye hala Avrupalılaşmadı. Hala kültürüne bağlı. Ama aynı zamanda modern ve global bir ülke. Bu çok güç kurulan bir kombinasyon. Araplar hala bunun formülünü arıyor."
Dubaili üst düzey yönetici, Fadi İsmail'in bu sözleri resmen kulaklara küpe gibi...