Medyanın otobanında hız sınırını aşınca, hassas radarlara yakalanmak, çok sık görülen bir medya ilişki biçimidir..
Bir kere yakalandıktan sonra, artık medyanın odak noktası olursunuz.. Medya, kendi deyimiyle maden bulmuştur..
Her yaptığınız, her söylediğiniz olay haline gelir..
Ünlüsünüzdür, ama bunu ne kadar istediğinizden bile emin değilsinizdir.
YÖK Başkanı'nın geçen haftaki durumu da hız aşımıyla medya radarına yakalanma olayı.
Atanması olay olan ve 'AKP'nin YÖK'teki mızrak ucu' olarak tanımlanan YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan'ın İmam Hatip okullarıyla ilgili kullandığı "zıkkım"kelimesi, hem AKP'nin hem muhalefetin ağzını bir karış açık bıraktı.
Meclis'te AKP'li milletvekilleriyle sohbet ederken, İmam Hatipler'le ilgili "samimi görüşlerini" dile getiriverdi bir anda Yusuf Ziya Özcan.
Ve İmam Hatipler'le ilgili "Gerekirse bu zıkkımların adını değiştirelim, düz lise yapalım" deyiverdi.
AKP'li vekiller o kadar şaşırdılar ki hemen telefonlara sarılıp, tanıdıkları medya mensuplarına bu sözleri bütün detaylarıyla yetiştirdiler.
Gazete ve televizyonların Ankara bürolarının radar ekranları yanıp yanıp sönmeye başladı.
AKP'nin siyasi bilek güreşiyle atadığı YÖK Başkanı'nın, partinin son derece hassasolduğu İmam Hatip okullarıyla ilgili zıkkım kelimesini kullanması infial yarattı.
Başta Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik olmak üzere, herkes YÖK Başkanı'na yüklendi."Hangi niyetle, hangi ortamda söylenmiş olursa olsun, bir kişiyi, bir camiayı, bir grubu tahkir ve tezyif etmeye yönelik, onu rahatsız eden, rencide eden söz kime ait olursa olsun, o kem söz sahibine aittir. Bunu onaylamak, bu üslubu kabul etmek kesinlikle mümkün değildir."
Bakan Çelik, böyle konuşurken, YÖK Başkanı, medyanın radarına neden yakalandığını çözmeye çalışıyordu.
Göreve geldiği ilk günlerde Özcan, başta Başbakan Tayyip Erdoğan olmak üzere AKP kurmayları tarafından "Aman hoca, konuşmana dikkat et, yoksa ipimizi çekerler"diye bir kaç kez ısrarla uyarılmıştı.
Ama uyarılar bir kez daha kar etmedi.
Meclis'teki samimi görüşmenin sonrasında, medyada zıkkım sözü manşetlere çıkınca,YÖK Başkanı yoğurdu üflemeye başladı.
YÖK Genel Kurulu arasında, uzaktan gördüğü gazetecilere, "Hiçbir şey söylemeyeceğim artık, yine içinden cımbızla çekersiniz. Bundan sonra basınla ilişkimiz bitti" diyerek, neredeyse küs işareti yaptı.
SONUÇ: Medya, ilk uyarıdan buyana YÖK Başkanı'nın üzerine projektörlerini tutmuş bekliyor.
YÖK Başkanı ise bunu zaman zaman unutuyor.
Pazar günkü gazetelerde, "Başkanın kendisine 148 bin YTL'lik makam aracı alacağına" ilişkin haberler de başkanın kendisinin yarattığı hassasiyetin sonucu.
Belki bir çok üst düzey bürokrat benzer makam araçlarını kullanıyor ama YÖK Başkanı bir kere medyanın radarına yakalanmış durumda.
Medya da ona ceza üstüne ceza kesiyor.
Medyanın radarına yakalanan bir diğer ünlü şahsiyet Milli Takımlar Teknik Direktörü Fatih Terim ise "medya ilgisini kendi lehine kullanmakta" yılların verdiği deneyimle ustalaşmış durumda.
'Love to Hate' (nefret ederek sevme) kişilik olarak medyanın odak noktasında duranFatih Terim, bundan kurtulamayacağını anlayınca, avantaja çevirmeye çalışıyor.
Ne kadar başarılı olduğu ise ayrı bir tartışma (!) konusu. Çok hızlı gündem tüketen Türkiye'nin yaşadıklarını en güzel anlatan ifade ise Tempo'daSelin Ongun ile konuşan sosyal psikolog Gündüz Vassaf'tan geliyor;
"Bir karnaval yeri gibi Türkiye. Neredeyse her gün bir öncekini unutturan bir sorun yaratıyoruz. Yarattığımız bir sorunu çözmenin yolu, ertesi gün bir başka sorunla ilgilenip onu unutmak. Sorun bağımlısı bir ülke oluyoruz."
İşte belki de bu yüzden, medyanın radarına yakalanmak kadar, ondan kurtulmak da kolay hale geliyor.. Ta ki bir kez daha yakalanana kadar..