- İş kazasının ‘kaza’sı nasıl kılınır?
- Medya kazasının bol şerbetli, burma kadayıf versiyonu…
- Muhafazakar demokrasinin esneme kapasitesi teste tabi tutuldu. Sonuçları açıklıyoruz…
RAPORU HAZIRLAYANLAR:
Azime Acar & Ender Bölükbaşı
Son yılların belki de en yaratıcı eylemi ODTÜ Devrim Stadyumu’nda, öğrencilerin "Devrim" yazısının D’sini oturarak kapatıp, "Evrim" sözcüğüne dönüştürerek sansürü protesto etmesiydi.
ODTÜ’lü öğrencileri bu noktaya getiren süreç ise tarihe geçecek bir medya kazasıyla başladı.
TÜBİTAK, yani Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu’nun her ay yayınladığı Bilim ve Teknik dergisi, ünlü İngiliz bilim adamı Charles Darwin’in 200. doğum yılı hasebiyle özel bir sayı çıkarmaya yeltendi.
Derginin Genel Yayın Yönetmeni Dr. Çiğdem Atakuman, matbaa aşamasında derginin basımının durdurularak, kapak konusu ve içeriğinin “küresel iklim” ile değiştirildiğini duyurdu.
Bundan sonraki gelişmeler ise çift yönlü, gelişli gidişli, duble, stabilize otoyol kıvamında bir medya kazası yaşanmasına yol açtı.
Duble kazanın birinci aşaması TÜBİTAK’ın içinden.
Yayın yönetmeni Atakuman’ı, bir akşam vakti odasına çağırarak, görevden alan TÜBİTAK Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Ömer Cebeci, olayın patlak vermesinden bir kaç gün sonra yaptığı açıklamada durumu bir “iş kazası” diye tanımladı.
Cebeci, “iş kazası” açıklamasıyla, medyanın üzerine gelmesini bertaraf edeceğini sanıyordu.
Ama, medyanın “tüpsüz derin dalışlı” araştırmalarından kurtulamadı.
Önce, “Çiğdem hanımın görevden alındığını sanmıyorum” dedi. Arkasından, alındığını doğrulayıp, “Atakuman’ı görevden ben aldım ve Bilim ve Teknik Dergisi’nin Darwin konusunun olması gerektiği gibi çıkarıldığını kabul ediyorum” açıklamasını yaptı.
Cebeci’nin şaşırdığı bir başka konu ise iş kazaları üzerineydi.
Çünkü, belli ki daha önce benzer durumlar ve müdahaleler olmuş ama bunlar medyaya sızmamıştı. Sızmayınca da kriz olmamıştı.
Zaten, Cebeci “iş kazası” derken, yeni bir kaza da işliyordu;
“Bunu bir iş kazası olarak görüyorum. Her iş yerinde böyle iş kazaları olur. Daha önce de böyle iş kazaları oldu. Ama böyle bir hassasiyet olmadığı için belki o iş kazaları okuyucularımız arasında kaldı. Bu biraz farklı bir ortamda meydana geldi.”
TÜBİTAK yönetimi ise bu sırada kriz yönetimini resmen eline yüzüne bulaştırıyordu.
Vaziyeti kurtarmak için bu kez ”Darwin ile ilgili özel bir sayı çıkarıyoruz” açıklamaları yapıp, resmen Ömer Cebeci’nin iş “kaza”sının nasıl kılınacağını duyurmaya çalıştı.
Dahası bu sırada ortaya çıktı ki, Darwin’in kapak sayısı “Türkiye’nin içinde bulunduğu bu hassas ortamda durumu provoke eder” diye sansürlenmiş.
TÜBİTAK’ın açıklamalarının yarattığı toz bulutu yayın yönetmeninin yalanlamalarıyla sürerken, bu kez geçen dönem Diyanet'ten sorumlu, şimdi ise bilim ve teknoljinin bağlı olduğu Devlet Bakanı Mehmet Aydın devreye girdi.
Aydın, “Sansür konusu TÜBİTAK’ın işi değil” derken, dip duygularıyla ilgili ilginç ipuçları da veriyordu.
Bir kere Mehmet Aydın, Darwin’in “yanlış yaptığını” düşünüyor ama ona sansür konmasını sakıncalı buluyordu;
“Darwin’e sansür koymak akla gelecek bir şey olamaz. Tam tersine bilime kendisi ne kadar yanlış yapmış olursa olsun hizmet eden kim varsa, bilim adamı sıfatına hak kazanmışsa onun görüşlerinin anlatılması gerekir. TÜBİTAK olarak işimiz gücümüz yok sansürle mi uğraşacağız? Çok açık söyleyeyim, kimse bundan bir ideoloji okumaya çalışmasın. Bizim Darwin ile ne kavgamız olabilir, adamcağız ölmüş gitmiş.”
Aydın, “galiba sözlerim biraz fazla kaçtı” diye düşünüp, geçtiğimiz Cuma günü kuşluk vakti bir basın toplantısı düzenledi.
Ama bu kez basın toplantısında bir yandan “sansür yapmadık” derken, bir başka dip duygusunu ele verdi.
Bakana göre, “Darwin yeterince iyi araştırılmış bir konu değildi”, dahası Darwin’in önerilerinin tamamı tezdi. Yani, ispatlanmaya ihtiyaç olan bir durumdu.
Mehmet Aydın, “Darwin iyi araştırılırsa, aslında sansürlenmeyi hak ettiği ortaya çıkar” anlamına gelencümleler ediyordu.
Oysa Amerikan Bilimler Akademisi, evrimin bir teori değil gerçek olduğunu duyuruyordu. Dahası olay batılı basına düştü, başta New York Times ve Le Monde gibi gazeteler olmak üzere bilim dergileri bile duruma tepki gösterdiler.
SONUÇ:
TÜBİTAK’ın Darwin sansürüyle ilgili iki farklı görüş söz konusu.
Birisi bilim adamı ve jeolog Prof. Dr. Celal Şengör’ün.
Şengör, Vatan Gazetesi’nin Pazar günkü sayısında, “yaradılışçı teorinin ders kitaplarına Amerika’daki muhafazakar kesim tarafından sokulduğunu ve bilimsel düşünüşü 1980’li yıllardan itibaren zedelediğini” söylüyor.
Ve, Darwin ile ilgili konuyu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne kadar götüreceğini açıklıyor.
Haber Türk Gazetesi’nin "türbanlı yazarı" Nihal Bengisu Karaca ise Pazar günkü köşesinde, şöyle yazıyor;
“TÜBİTAK’ın çıkardığı Bilim Teknik Dergisi’nin Darwin kapağı gerçekten sansürlenmişse bu kabul edilebilir bir durum değildir. Hadisenin ‘Tanrı olduğuna göre Darwin’e gerek yok’ ya da ‘Tek yol Darwin, hepimiz Darwin’iz’ gibi absürt kutuplaşmalara evrilmesi talihsizliktir.”
Karaca’nın yazısında "İslamcı medyanın" ve "evrimcilerin" kelimelerini birlikte kullanması dikkat çekiyor;
“Darwin’in haklı olup olmadığı değildir mesele. Velev ki Darwin koca bir yalandan ibaret olsun. Mesele, muhafazakar demokrasinin merak edilen esneme kapasitesidir artık…”