Sitemizde Ara

  • 'Büyük haber’ gazetecinin ayağına gelmezse,  o büyük haberin ayağına nasıl gider?
  • Söz ağzınızdan bir kez kaçınca, rica, minnet, yemin nasıl işe yaramaz?
  • “Samimi bir itiraf” nasıl “harakiri”ye dönüştü?
  • “Evren”de bir şeyler oluyor...  Kamer Genç ne diyor?
     
     

RAPORU HAZIRLAYANLAR:
Azime Acar & Ender Bölükbaşı

 

Başlıktaki sıralamanın tersiyle başlıyoruz, bu haftaki medya kaza raporuna.

Ortalığı birbirine katan “İrtica ile Mücadele Planı” belgesinin altında adı geçen Albay Dursun Çiçek’in eşinin başına gelenler “gazeteci ile dans” etmenin, dans ederken nasıl ayağa basılmaması gerektiğinin çok iyi bir örneği.


18 Haziran günkü HaberTürk gazetesinde yayınlanan bir başlık herkesin ilgisini çekti. Albay Çiçek’in eşi Gülşen Çiçek, “Bu gidişle zengin olacağız” diyordu.


Haberi yapan Saliha Çolak nasıl olmuşsa olmuş, Albay Çiçek’in eşini konuşturmayı başarmış, bu lafı da ağzından alıp, manşete taşımıştı.
Hükümetle Türk Silahlı Kuvvetleri arasında ciddi bir gerilime yol açan imza sahibinin eşinin böylesine “açık” ifadelerle konuşması görülür iş değildi.


“İyi gazetecilik” yapılmış ve konuşturulmuştu.  Ama konuşturulmasının  hikayesi, sözlerinden belki daha da çarpıcıydı.


Şimdi o hikayeyi anlatalım size.


Saliha Çolak, HaberTürk’ün Ankara bürosunda görev yapan bir muhabir. Albay Dursun Çiçek’in eşi Gülşen Çiçek’in Ankara Yenişehir’de bir bankanın müdiresi olduğunu öğreniyor. Önce telefon açıp, konuşmak için randevu istiyor.


Dursun Çiçek’in eşi doğal olarak “basına bir konuşma yapmayacağını” söyleyip, kibar bir dille görüşme talebini geri çeviriyor.
İşte bunda sonra gazeteci cinliği devreye giriyor.


Büyük haberin kokusunu alan Saliha Çolak“müşteri gibi” bankaya gidiyor, hesap açtırmak istediğini söylüyor ve müşteri olarak müdire hanımın odasına girip oturuyor ve görüşmeye başlıyor.


Bu sırada müdire hanımın telefonları hiç susmuyor tabii…  Arayan eş ve dostlara müdire hanım, "dava açmak" için yayınlanan tüm haberleri tek tek not aldığını söyleyip, gazetenin başlığındaki cümleyi bir kaç defa yineliyor; “Bu gidişle zengin olacağız”


Saliha Çolak ise olan biteni bir müşteri edasıyla izleyip, notunu alıyor, manşeti de kurtardıktan sonra hemen büronun yolunu tutuyor.


Dursun Çiçek’in eşi HaberTürk’ü okurken bir medya kazası yaptığının farkına varıyor. Gazeteci cinliği ise haber başarısıyla birlikte kayıtlara geçiyor.


Bu gazetecilik durumlarının bir mealini Ayşe Arman’ın Cuma günkü köşesinden aktaralım;


“Siz siz olun, gazetecilerle konuşurken dikkatli olun. Yayınlanmamasını istediğiniz bir şeyi, herhangi bir şekilde ağzınızdan kaçırmayın.
Kaçırdıysanız, sizin için üzgünüm.
Rica, minnet, yemin…
İşe yaramaz.
Geçmiş olsun!”

 

SONUÇ
Gazetecinin önünde yapılan samimi konuşmalara bir örnek de YÖK Başkanı’ndan.
 

Göreve geldiği ilk günlerde gazetecilerin  yaptığı “Hoş geldin” partisiyle medyanın köşeli yüzüyle tanışan YÖK Başkanı, Başbakan ile arasında geçen bir “samimi sohbeti “ öğrencilerin önünde açıkladı.


Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi’nde düzenlenen 2. Ulusal Öğrenci  Konseyi Toplantısı'nda konuşan  Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, “Başbakan’ın yabancı dil bilmediği için utandığını” açıkladı.


Bu da yetmedi,  “Eğer başarılı olamazsam Japon usulü Harakiri yapacağım” diye iddiasını da ortaya koydu.


Harakiri’den söz açılmışken, netekim, geçen hafta siyasete "intihar" sözcüğünün yedinci Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in ağzından bir anda giriverdiğini hatırlatalım.


Evren, Anayasa’nın geçici 15. maddesinin kaldırılarak kendisine yargılama yolunun açılması durumunda referandum yapılmasını  istedi ve “Halk 12 Eylül yargılanmalı derse intihar edeceğini” açıkladı.


Buna en ilginç tepki ise medyaya manşet vermekteki renkliliği ile tanınan Tunceli Bağımsız Milletvekili Kamer Genç’ten geldi.


Kamer Genç uzatılan mikrofonlara çok düşünülmüş bir cevap verdi, netekim;

 “Evren milleti umutlandırmasın, hemen intihar etsin....”