Sitemizde Ara

  • Medya karşısında idmansızlık hangi kasların ağrımasına yol açar?
  • Bir söz koca Berlin Duvarı’nı nasıl yerle bir etti? Yıkılışının 20. yılında duvarı delip geçen sözün hikayesi
  • Gazetecileri “dona” bırakan bir söz
  • Adli Tıp Başkanı siyasetçi gömleğini giyince...

RAPORU HAZIRLAYANLAR:
Azime Acar & Ender Bölükbaşı



Medya karşısında konsantrasyon eksikliği yüzde yüz kaza yaptırır. Ama ne kaza. Kimi çığır açtırır, kimi duvar yıktırır, kimi de müstehzi bir gülümseme bırakır yüzlerde...

Ağzını çalıştırmadan önce aklını çalıştır derler. Kimler der? Medya önüne çıkmadan önce sıkı bir idman yapanlar böyle söyler.

Peki, idmansızsa ne olur?
O zaman konsantrasyon bozulur.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın idmansızlığı ve konsantrasyon eksikliği öyle bir dil sürçmesine yol açtı ki metronun Levent-Hacıosman hattının test sürüşü güme gitti.

Gazeteciler, doğal olarak Kadir Topbaş’a domuz gribiyle ilgili sorular yönelttiler. Domuz gribiyle ilgili nasıl önlem aldığı sorunca, Topbaş samimiyetle şu karşılığı verdi:

"Herkes kendini bilir. Ben kışın kar yağarken bile iç çamaşırı giymiyorum."



Kelimeler üzerindeki konsantrasyonunu kaybetmişti Topbaş. Tabii ki gazeteciler "iç çamaşırı" sözünden "alta giyileni" anladılar.
 
Topbaş, daha sonra “atlet, fanila” diye düzeltmeye çalışmasına rağmen, gazetecilerin aklı bir kere don’muştu.

Topbaş’ın soğuğa dayanıklılıkla domuz gribi gibi bir virüsün yol açtığı tehlikeyi birbirine karıştırması da ayrıca bir konsantrasyon bozukluğuydu.

Siyasi tarihin belki de en can alıcı gelişmelerinden birine yine bir konsantrasyon bozukluğunun yol açtığı ortaya çıktı.

Berlin Duvarı’nın yıkılışının 20. yılında Reuters Haber Ajansı “duvarın yıkılmasına aslında bir medya kazasının yol açtığını” abonelerine duyurdu.

Reuters, haberinde Berlin Duvarı’nın 9 Kasım 1989 gecesi yıkılmasının arkasında Doğu Alman Politbüro sözcüsünün “yanlış ve erken açıklaması”nın olduğunu yazdı.

Habere göre, Politbüro sözcüsü Günter Schabowski “duvardan geçişleri kolaylaştıracak yeni bir yasa çalışması yapıldığını” gazetecilere duyuruyor.

Ama basın toplantısının bitişinde bir İtalyan gazeteci ayaküstü “Kanunun ne zaman yürürlüğe gireceğine” ilişkin bir soru yöneltiyor. Schabowski  de konsantrasyonu bozuk olduğu için “kararın hemen yürürlüğe girdiğini” söylüyor.

Basın toplantısını canlı izleyen binlerce Doğu Alman o gece duvara yürüyor ve kanlı olayların çıkacağından endişe eden Doğu Alman sınır polisi de sınır kapılarını açmak zorunda kalıyor.

Birçok Doğu Alman'ın nefretle andığı Schabowski’nin böylece “duvarı delen adam” olarak anılması da tarihin garip bir cilvesi.

SONUÇ

Tarım Bakanı Mehdi Eker, geçen hafta Genetiği Değiştirilmiş Gıdalar ile ilgili basın toplantısının sonunda, GDO’ların zararlarıyla ilgili örnek verirken, “Fransa’da bile bu GDO’lar yetiştiriliyor. Sanki Türkiye Fransa’dan daha mı iyi ki” deyiverdi.
 
Bununla da yetinmedi, birkaç gün sonraki basın toplantısında bu kez “Ben GDO’lu ürün yemem” diyerek, siyasetin genetiği ile oynadı.

Bir başka konsantrasyon zafiyeti ise Adlı Tıp Kurumu Başkanı Doç. Dr. Haluk İnce’den.
 
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından affedilen yasadışı örgüt üyesi Güler Zere’yle ilgili “Ölecek, serbest kalabilir” raporunu Adli Tıp Kurumu vermişti.

Kurumun Başkanı’nın NTV’deki Canlı Gaste programındaki açıklaması ise “Zere’nin hastalığının, cezasını çekmeye engel oluşturacak düzeyde olmasından çok” siyasi hava ile ilgilendiğini gösteriyor:

“Biz Adli Tıp olarak, hastanın yararı kadar, toplumun bazı kesimlerinin de düşüncelerini düşünmek zorundayız...”

Adli Tıp Kurumu Başkanı Doç. Dr. İnce, bu açıklamasıyla tepki alırken, medya karşısına idmansız çıkmasının da zararını çekiyor.