- Sosyoloji parlak fikir kaldırmaz...
- Rize Belediye Başkanı’ndan demleme fikirler
- "Hasımlık değil hısımlık" derken, asıl hasımlık nasıl yaratılır?
RAPORU HAZIRLAYANLAR:
Azime Acar & Ender Bölükbaşı
Medyanın karşısında har vurup harman savuran, kamera ve mikrofonları görünce kendinden geçip “bende ne cevherler varmış” edasıyla bir üzerine bin koyan ve sonrasında uğradıkları medya kazasının tahribatıyla çark edenlerin en çok sığındığı bahane “Sözlerim montajlandı”dır.
Bir kere şunda anlaşalım.
Medya sözleri montajlamaz. Montajlayıp da "haberinin değerini" düşürmez.
Hele söylenen sözler üzerine artık tartışma götürmeyecek kadar netse kılına dahi dokunmaz, olduğu gibi yayınlar. Tıpkı Rize Belediye Başkanı Halil Bakırcı vakasında olduğu gibi.
Bakırcı, Güneydoğu sorununu çözmek için aklına nereden geldiyse parlak (!) bir öneride bulundu.
Belli ki dost meclislerinde sık sık dile getirdiği önerisi, birileri tarafından akla yakın bulunmuştu ki bunu çıkıp medya karşısında da dillendirip, Türk halkından kocaman bir alkış almayı bekledi.
Bakırcı’nın Güneydoğu bölgesinde yaşanan sıkıntılara “kız alıp vererek, 30 yıl içinde çözülebileceği” önerisinin ana hatlarını şöyle ifade etti:
"Yıllar önce Güneydoğu Bölgemizde yaşayan vatandaşlarımızla diğer bölgelerde yaşayan vatandaşlarımız arasında bir farklılık, bir ayrım yoktu.
Kız alınıp verilir hısımlıklar oluşurdu. Son yıllarda yaşanan ayrılıklar yüzünden kız alıp verilmemeye başlandı."
Önerisini bu aşamada daha da derinleştiren Bakırcı, gerekirse Güneydoğu’dan ikinci ve üçüncü eş alınmasını tavsiye etti:
"Bu bölgede yaşayan insanımızın ekonomik zorluklar ve terör belasından dolayı karşılaştıkları mağduriyetleri biliyoruz. Maddi durumu güçlü vatandaşlarımız bu bölgede yaşayan bayanlarla ikinci ya da üçüncü evliliklerini yaparak hısımlık bağları oluşturmaları gerekir. Eşinden çocuğu olmayan vatandaşlarımız da dini nikahlı olarak bu bölgelerden kız alarak evlenebilirler.
Bu şekilde oluşacak hısımlık bağları terörün bölgede destek bulmasını engelleyecektir. Bu nedenle özellikle gençlerimizin de o bölgemiz vatandaşları ile yapacakları evliliklerin hasımlıkları hısımlıklara dönüştüreceğine inanıyorum.
Bu yolla akrabalıklar oluşacak. Belki de insanlar eşlerinin yaşadıkları yerlerde arazi sahibi olacak, ticaret yapacak. Bu şekilde yıllardır çözülemeyen bu sorun 30 yıl gibi bir sürede tamamen ortadan kaldırılabilir."
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın annesi Tenzile Erdoğan’a yakınlığı ile tanınan, hatta onun ricasıyla Beyoğlu Belediye Başkan Yardımcılığı’ndan Rize Belediye Başkanlığı’na aday gösterilen Bakırcı, açıklamasında kendisini tutamayıp, çam üstüne çam devirdi.
Bakırcı’nın, Türkiye’deki Kürt sorunu ve Güneydoğu meseleleri kadar kafa yorduğu konulardan birisi de metres sorunuydu.
Fikir o kadar parlaktı ki hem metres sorununu hem Güneydoğu sorununu şıp diye çözüverecek demdeydi.
Bakırcı, ikinci evliliklerin metres tutmaktan daha iyi olacağına da karar verip, açıklamasında Halis Toprak’tan girip Sakıp Sabancı’ya kadar dil attı:
"Bazı zenginlerin kendilerine metres tuttuklarını, gayri meşru ilişkilere girdiklerini duyuyoruz. Dini nikah ile ikinci, üçüncü evlilik yapmak metres tutup gayri meşru bir ilişki yaşamaktan çok daha doğru olur. Bu nedenle Güneydoğu bölgemizden kendilerine eş almalarında bir yanlış göremiyorum. Aksine hayır görüyorum.
Ben Halis Toprak'ın yaptığı gibi bir evliliği de tasvip etmiyorum. İnsanlar kendi yaşlarına uygun kişiler ile evlenmeli.
Örneğin rahmetli Sakıp Sabancı eşine olan sevgisinden ikinci bir eş almadı. Akraba evliliği yaptığı için sağlıklı bir erkek evlada sahip olamadı. İkinci bir evlilik yapsaydı belki de sağlıklı bir erkek evladı olacaktı"
SONUÇ
Sonuçta, Bakırcı’nın bu parlak fikrine tepkiler büyük oldu.
AKP’nin Diyarbakır ve Güneydoğu kökenli bazı milletvekilleri “Biz niye kız veriyoruz, biz oradan kız alalım” diyerek, bir başka parlak (!) fikir getirirken, “etnik ve sosyolojik” bir sorun, sokak ağzı ile “karı-kız meselesi”ne çevriliverdi.
AKP, Başbakan’ın ailesine yakın Halil Bakırcı hakkında inceleme başlatınca Belediye Başkanı da klasik “sözlerim montajlandı” bahanesine sığındı:
“Yaklaşık yarım saat devam eden röportajın farklı bölümleri medya tarafından montajlanarak, vermek istediğim mesajdan tamamen farklı bir anlam kasıtlı olarak ortaya çıkarıldı.
Maksadım kız alıp vermekle Türk, Kürt, Laz ve diğer unsurlar arasındaki birliği daha da sağlam temellere oturtmak için akrabalık bağlarının geliştirilmesine katkı sağlamaktı.
Bu amaçla yaptığım konuşma medya tarafından montajlanıp esas mecrasından uzaklaştırılarak yanlış anlaşılmaya sebebiyet vermiştir. Bu yanlış anlaşılmadan dolayı tüm kamuoyundan özür diliyorum.”
Bilmeyenler için hatırlatalım.
Halil Bakırcı’nın vukuatı bununla sınırlı değil.
Geçtiğimiz aylarda İsrail’in Ankara Büyükelçisi Gaby Levy’yi Rize’yi ziyareti sırasında makamında fırçalamıştı.
CHP’nin eski Genel Başkanı Deniz Baykal’ın "Rize’nin Rus işgalinden İsmet İnönü’nün sayesinde kurtulduğu" açıklamasına da “Rize’de eli silah tutan nice kişi ya şehit düşmüş ya da gazi olmuştur. Ben İnönü’nün yakın aile bireylerinden şehit ya da gazi olduğunu bugüne kadar duymadım. Bilmiyorum sayın Baykal’ın aile bireylerinden şehit ya da gazi var mıdır? Stalin, Rizeliler’in direncini ve savaş gücünü bildiği için buraya gelmeye cesaret edemedi ama Sayın Baykal bunu bilmiyor. Ama bu yaştan sonra öğrenir.” deyivermişti.
Ve daha niceleri...
Rize’nin “deli” lakaplı ve bu lakabıyla ”Aptal deselerdi daha mı iyi, deli iyidir” diyerek övünen Belediye Başkanı’nın hangi bir sözünü montajlasın bu medya.