- “Karakolda doğru söyler, mahkemede şaşar”... Bu kez doğru olmadı! Gözünü sevdiğimin güvenlik kamerası
- İzmir Emniyeti’nden “medya zoru” açıklama
- El Cezire, Arınç’a yeni bir sürpriz hazırlayabilir, haberi olsun
RAPORU HAZIRLAYANLAR:
Azime Acar & Ender Bölükbaşı
Teknolojinin kaydetme kapasitesi her gün biraz daha artıyor. Dolayısıyla, dijital hafıza her gün biraz daha gelişiyor.
Bu da doğal olarak “geçmişte yapılan davranışları” dönüp dolaşıp önümüze çıkarıyor.
İzmir polisinin Fevziye Cengiz adındaki bir kadını “karakolda evire çevire dövmesinin kayıtları” olaydan altı ay sonra Vatan Gazetesi’nin manşeti ile gündemimize girdi.
Görüntüler öylesine şok ediciydi ki, bir kadının iki sivil polis tarafından acımasızca dövülmesi ve üniformalı bir polisin de olayı kayıtsız bir şekilde izlemesi insanı sadece hayretler içinde bırakmıyor, kanına da dokunuyordu.
Ama, bütün bu süreçteki en etkili unsur ise yine dijital hafızaydı. Çünkü, olay eğer karakoldaki güvenlik kamerası tarafından kaydedilmemiş olsa sadece vaka-i adiye olarak kalıp, “karakolda doğru söyler, mahkemede şaşar” hikayesine dönüşecekti.
Ancak, kadının polislerden şikayetçi olup, dava açması ile savcılık Karabağlar Polis Merkezi kayıtlarına el koyunca ‘Fevziye Cengiz’in başına gelenler’ ortaya bir anda dökülüverdi.
Buraya kadar olaylar dijital hafızanın katkısıyla gelişti ama İzmir Emniyeti’nin açıklaması hafızalarımızda medya kazası olarak yer edecek.
Çünkü, İzmir Emniyet Müdürlüğü ilk açıklamasında, olayın mağduru Fevziye Cengiz için öylesine aşağılayıcı imalarda bulunuyordu ki en az dayak kadar insanın canını acıtıyor.
Yazılı açıklamada şöyle deniyor:
"Karabağlar İlçe Emniyet Müdürlüğü Karabağlar Polis Merkezi idaresi, Yeşillik Caddesi üzerinde faaliyet gösteren Çetin Müzikhol isimli iş yerinde genel uygulama yapan Asayiş Şube Müdürlüğü'ne bağlı ekiplerin yaptıkları kontrollerde kons yaptığı anlaşılan Fevziye Cengiz isimli bayanın kimliksiz olması ve alkollü halde görevli memurlara zorluk çıkartarak mukavemette bulunması üzerine hakkında gerekli işlemleri yapmak amacı ile ekip otosuna alınacağı sırasında direnmeye ve hakaret etmeye devam etmesi üzerine görevlilerce zor kullanmak suretiyle muhafaza altına alınarak Karabağlar polis Merkezi Amirliği'ne intikal ettirilmiştir.
İzmir Cumhuriyet başsavcılığınca şüpheli Fevziye Cengiz hakkında görevli memura mukavemet ve hakaret suçundan İzmir 15. Sulh Ceza Mahkemesi'nde dava açılmış ve halen bahse konu mahkemede davaya devam edilmektedir.
Şüpheli Fevziye Cengiz İzmir Cumhuriyet Başsavcılığında görevli polis memurları Beyit Sezgen, Hakan Yörük ve Tekin Duman hakkında kendisini darp ettiklerine dair şikayette bulunmuş, iddia ile ilgili tüm deliller ve polis merkezindeki kamera kayıtları İzmir Emniyet Müdürlüğü'nce zapt altına alınarak İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı'na intikal ettirilmiş, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca polis memurları Tekin Doğan, Beyit Sezgen ve Hakan Yörük hakkında ise İzmir 17. Sulh Ceza Mahkemesi'ne dava açılmış, halen yargılama devam etmektedir."
Açıklamada “kons yaptığı anlaşılan" lafı son derece talihsiz. İzmir Emniyeti alenen ve resmi bir dille konsomatrislik yapan Fevziye Cengiz’in yapılan uygulamayı hakettiği türünden bir imada bulunuyor.
Kadının müzikholde eşiyle birlikte olduğu ve eşinin dışarıya, araçta bulunan kimliğini almak için çıktığı yolundaki ifadelere hiçbir şekilde değinilmiyor.
Olay medyanın gündeminde sıcaklığını korurken, böyle bir açıklama yapmak medyanın ikinci kez hışmına uğramayı garantilemek demek.
SONUÇ
Nitekim, İzmir Emniyeti’nin bu açıklaması medyanın öylesine tepkisini çekti ki medya açıklamayı “skandal ve talihsiz” olarak niteleyip, üzerine de Cumhurbaşkanı Abdullah Gül dahil herkese mikrofon uzatıp, “Ne bu rezillik” diye sorunca, İzmir Emniyeti, Mehter Marşı'yla öne çıktığı medya meydanından İzmir Marşı'yla geri döndü.
Ve, çark eden açıklamayı yaptı.
Açıklamada, “Olaylara karışan polis memurları 9 Aralık 2011 tarihi itibarıyla görevden uzaklaştırılmıştır. Konu ile ilgili olarak İçişleri Bakanlığı’ndan müfettiş talebinde bulunulmuştur” denilerek, polislerin görevden el çektirme kararının resmen “medya zoruyla” olduğu da itiraf edildi.
Birilerinin devletin resmi görevlilerini gözetlemesinin ikinci örneği Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’tan.
Geçtiğimiz günlerde Arapça yayın yapan El Cezire televizyonundaki “Sınırsız” adlı programa katılan Bülent Arınç’ın, sorulara sinirlenip mikrofonu yere attığı da dijital hafıza ile ortaya çıktı.
Kaydedildikten sonra banttan yayınlanacak programın Ahmet Mansur isimli sunucusu “Suriye ile ilgili” zorlayıcı bir kaç soru yöneltti.
“Türkiye’nin, Suriye’deki muhaliflere neden destek olduğunu” sorusunu Arınç, “Yok böyle bir şey” diye cevaplayınca, Mansur bunu “Bu kadar muhalif askeri Türkiye’ye mumyalamak için getirmediniz herhalde” sorusuyla karşıladı.
Bu ifade üzerine sinirlenen Bülent Arınç, aniden yakasındaki mikrofonu çıkarıp yere attı ve “Beni sorguluyor musunuz? Ben 40 yıllık siyasetçiyim, bana böyle sorular soramazsınız” dedi.
Belli ki Arınç, El Cezire gibi güvenli sularda kolay sorular sorulacağını düşünmüştü ama El Cezire’nin bir Arap kanalı olduğunu ve sunucularının da Türkiye’ye karşı Arap Suriye’sinin yanında olacağını unutmuştu.
Araya sokulan hatırlı kişiler “Arınç’ın mikrofonu yere fırlattığı ve korumaların kasetleri topladığı görüntülerin” yayınlanmasını engelledi.
Ama Milat Gazetesi yazarı Nevzat Çiçek ve Güneş Gazetesi yazarı Talat Atilla, El Cezire’nin elinde bir başka kamera kaydının daha olduğunu yazdılar.
Yani, önümüzdeki günlerde Arınç’ın gene dijital hafızadan çıkan görüntülerinin medyaya sızması kaçınılmaz.