- “Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler, onu da bulamıyorlarsa, benim ayakkabılarımı yesinler” sözü kime ait olabilir?
- Kaddafi’nin hayaleti Sarkozy’yi bırakmıyor
RAPORU HAZIRLAYANLAR:
Azime Acar & Ender Bölükbaşı
İnternet haberciliği, klasik haberciliğe kafa tutuyor.
Öyle ki, büyük medya kazalarını önce internette okuyor, sonra geleneksel medyada artçı şoklarını izliyoruz.
İnternet haberciliği öylesine hızlı ve sarsıcı ki, yarattığı fay hattındaki şiddetli siyasi depremlerle liderlerin koltuğunu sallıyor.
Bu hafta iki medya kazası örneğimizin ikisi de internet haberciliği başarısından...
İlki Fransa’daki seçimlerde koltuğu sallantıda olan Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’den.
Sarkozy’nin, Libya’nın devrik lideri Muammer Kaddafi’den “2007’deki seçim kampanyası için 50 milyon Euro yardım aldığı” iddiaları Mediapart adındaki sıradan bir haber portalından tüm dünyaya yayıldı.
Bu haber öylesine büyük bir etki yarattı ki Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçlarını Sarkozy’nin aleyhine çevirmesi kuvvetle muhtemel.
Mediapart’ın muhabiri Fabrica Arfi, geleneksel medyadan Guardian’a konuşarak, “belgelerin kendi ellerine Libya’lı kaynaklardan sızdığını” söyledi;
“Bu belgelerin varlığından haberdardık ancak ilk defa içlerinde ne olduğuna dair detaylı bir bilgi edinmiş olduk. Tarihler, yerler, miktarlar gibi birçok detay var.”
Belli ki Sarkozy, Libya lideri ile dolaylı yoldan temasa geçmiş, yakın danışmaları üzerinden yardım parası almış. Ama kendi tarafında her türlü önlemi alırken, “gün olup devran döneceğini, Kaddafi’nin düşmanı olacağını” hesaba katmamış.
Feci şekilde dövülerek öldürülen Libya Lideri Kaddafi’ye yakın isimler veya iktidarı ele geçiren muhalifler, Sarkozy-Kaddafi ilişkisini içeren belgeleri arşivden bulup çıkarmışlar ve bir internet sitesine servis etmişler. Sarkozy’nin, yardım parası nedeniyle önümüzdeki günlerde işi hayli zor görünüyor.
İkinci örnek ise bir başka Arap ülkesinin devrilen değil ama devrilmekte olan liderine ilişkin.
Son bir yıldır muhaliflerine karşı sert yöntemler ve baskıcı tutumuyla tanınan Beşar Esad’tan bahsediyoruz.
Beşar Esad ve eşine ait olduğu iddia edilen e-posta yazışmaları Esad ailesine karşı yürütülen psikolojik savaşta önemli bir koz haline geldi.
Gerçi sızdırılan e-postalarda “tek kelime Arapça kullanılmaması”, “yazışma dilinin akıcı bir İngilizce olması” bu adreslerin gerçekliği üzerinde herkesin tartışmasına neden oluyor. Ama, böylesine lezzetli bir haber de bu nüansları ile servis ediliyor.
Olay şöyle gelişiyor.
Suriyeli muhalifler, Beşar Esad’ın Dubai’de kurulan bir şirket üzerinden alınmış e-posta adresi yoluyla “özel hayatıyla ilgili” yazıştığı bilgisine ulaşıyor.
Arkasından iki ayrı e-posta adresi ele geçirilip, muhalifler tarafından Anonymous adındaki internet hackleme grubuna servis ediliyor.
İnternet üzerinde her türlü hackleme ve deşifre etmeyi kendine hak gören bu anarşist grup, elde ettiği yazışmaların tümünü Guardian Gazetesi’ne gönderiyor.
İngiliz gazetesi de her ne kadar e-postaların gerçekliğine dair soru işaretleri olsa da yayınlamaktan çekinmiyor, çünkü haber lezzetli.
SONUÇ
Esad ailesine ait olduğu iddia edilen 3.000’e yakın e-posta deşildikçe yeni yeni gizemler de ortaya çıkıyor.
11 Aralık’ta gönderilmiş e-postaya eklenmiş yarı çıplak bir kadın fotoğrafı Beşar Esad’ın gizli bir ilişkisi olabileceği söylentilerine yol açtı.
Yüzü duvara dönük kadının kim olduğu anlaşılamıyor ama bu kadının Beşar Esad’ın eşi Esma Esad olmadığını söylemek mümkün.
Esma Esad’ın e-postaları ise fazlasıyla kadınsı ve lüks sever nitelikte.
Suriye sokaklarında kan gövdeyi götürürken, Newyork ve Londra’daki lüks mağazalardan meraklısı olduğu marka ayakkabıları internet üzerinden sipariş ettiği, lüks mücevherat ile de yakından ilgilendiği görülüyor.
Biz e-postaların ve bunları yayınlayanların yalancısıyız.
Gerçek olup olmadığı bir yana ama önemli bir gerçeklik var ki artık dünya liderleri itibarlarını korumak için ellerindeki gücün yanı sıra bıraktıkları dijital parmak izlerini de kontrol etmek zorundalar.