Bizde ne siyasetçilerin, ne kurumların “Hata ettik, üzgünüz” demeye dilleri kolay kolay varmaz.
“Yahu ezik miyim ki özür dileyeyim” mantığıyla, hiç alttan almamak ve hatta, bir miktar üst perdeden yaptığını savunmak adettendir.
“Özür”, “pişmanlık” gibi kelimeler bize uzak. O yüzden dünyadan özür hikayelerini okuyunca haliyle hafiften şaşırıyoruz.
Azime ACAR
Biri siyasetten, diğeri bilim dünyasından iki özür hikayemiz var.
Nobel ödüllü bilim insanı Tim Hunt, Güney Kore’de gazetecilere öyle bir şey söyledi ki önce özür dilemek zorunda kaldı, ardından istifa etti.
Fransa’nın Sosyalist Başbakanı Manuel Valls ise oğullarını resmi uçağa alıp, maç izlemeye gidince özür dileyenler kervanına katıldı.
BİLİM ADAMI’NIN KADINLARLA DERDİ
2001 yılında ‘hücrelerin bölünmesini kontrol eden protein moleküllerini keşfetmesiyle’ Nobel ödülü kazanan İngiliz Biokimyager Tim Hunt, kendisini dinleyen bilim insanlarına ve gazetecilere öyle şeyler söyledi ki, kadınlar ayaklandı, medya kapısına dayandı.
Hunt, Güney Kore’de düzenlenen Dünya Bilim Gazetecileri Konferansı’nda tam olarak şunları söyledi;
“Size kadınlarla ilgili problemimi söyleyeyim. Onlar laboratuvarda iken üç şey oluyor. Ya size aşık oluyorlar, ya siz onlara aşık oluyorsunuz ya da eleştirildiklerinde ağlıyorlar. Kadınların önünü kapatmak istemiyorum. Ama tek cinsiyetli laboratuvarları savunuyorum.”
Konferansı izleyen bir gazetecinin, bu sözleri twitter’da paylaşmasıyla bir kaç saat içinde “cinsiyeti yaklaşımı” nedeniyle yerden yere vurulmaya başlandı.
Ertesi sabah, Seul Havaalanı’nda dönüş yolundayken, telefonu çaldı. Arayan, BBC Radyo 4’ün ‘Today’ programıydı, röportaj yapmak istiyordu,
Hunt işte o an yaklaşan fırtınanın kokusunu almıştı. Zira, BBC Radyo aradığında İngiltere’de saat gecenin biri idi.
Medya peşine düştü, evinin kapısına kadar dayandı.
BİLİM KADINLARI’NDAN ‘GÖZYAŞLI’ KAMPANYA
Bu arada, bilim kadınları Tim Hunt için twitter üzerinden bir kampanya başlattı, arkeologdan virüs uzmanına pek çok kadın, laboratuvar fotoğraflarıyla birlikte “ağlama” temalı yorumlar paylaştı;
Virüs uzmanı; “Ebola hastaları öldüğünde ve iyileştiklerinde ağladım, duygularım var.”
Bioteknoloji uzmanı; “Hücre kültürü çalışmakla geçen tüm bir gün ve hala ağlamadım.”
Arkeolog; “Tunç devrine ait bu hendeği kadınsı gözyaşlarımla doldurdum.”
Sonunda, 72 yaşındaki Hunt, “Hafif ve ironik olması gereken sözlerim bu kadar ciddiye alındığı için özür dilerim. Eğer alınan kişiler varsa bundan dolayı çok üzgünüm” diyerek özür diledi.
Royal Society (Kraliyet Bilimler Akademisi) “Kendi görüşü, bizi bağlamaz” diyerek sahip çıkmadı.
Onursal profesör olarak görev yaptığı University College London’dan da istifa etmek zorunda kaldı.
GAZETECİLERE ŞAKA MI YAPTI?
Haftasonu Guardian gazetesine, kendisi gibi bilim insanı olan eşiyle evinde röportaj veren Hunt, aslında şaka yaptığını, bir şakanın bu hale varmasından ne denli üzgün olduğunu anlattı.
Anlaşılan, hücrelerin bölünmesini kontrol eden protein moleküllerini keşfeden Nobelli bilim insanı, gazetecilerle konuşurken, esprinin dozunu kontrol edememişti.
Gerçi, Nobelli bilim insanının bu çıkışı, akademik dünyada kadının yerini medyanın gündemine taşıdı. Guardian gazetesi, STEM olarak adlandırılan (Bilim, Teknoloji ve Mühendislik) alanda tam zamanlı çalışan erkek profesörlerin oranının yüzde 84 olduğu bilgisini paylaştı.
BAŞBAKAN’IN TUTKUSU
Fransa’nın sosyalist Başbakanı Manuel Valls, 6 Haziran’da oynanan Şampiyonlar Ligi finaline iki oğlu ile birlikte gitmişti. Parti kongresindeki konuşmasını kısa kesmiş, Falcon marka resmi jetiyle, Almanya’daki Barça maçına yetişmişti. Ne de olsa Barcelona doğumluydu.
Eleştiriler üzerine, aslında UEFA Başkanı Michel Platini’nin kendisini davet ettiğini, görüşmede Platini ile Fransa’da yapılacak Euro 2016’yı konuştuğunu söylese de pek inanan olmadı.
Başbakan için twitter’da “Vallgate” etiketiyle binlerce tepki tweet’i yağdı.
Aslında, kısa kestiği parti kongresinde işsizlikten, yoksulluktan bahseden sert bir konuşma yapmıştı. Muhalefet, bu konuşmasıyla yüklendi Başbakan’a, ‘Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu’ diye.
Sonuçta Başbakan, bin pişman olduğunu söyleyerek, “Herhangi bir belirsizlik ve şüphe kalmaması için iki çocuğumun yolculuk masrafları olan 2 bin 500 Euro’yu ödeyeceğim. Bir daha böyle bir durum olursa, aynı şeyi yapmam” dedi.
Kriz iletişiminin olmazsa olmaz sorulardan birisidir. İtibarınız tehdit altındayken, kamuoyundan “yazıklar olsun” sesleri yükselirken ne yapmak gerekir?
Sessiz mi kalmalı?
Özür dileyip, pişmanlığı dile mi getirmeli?
Yoksa kibirli bir dille savunmaya mı geçmeli?
Bir siyasetçi ve bir bilim insanından iki özür örneğini okudunuz. Şimdi her iki vakayı “sessiz kalma” ve “savunma” olarak düşünün.
Özür, kendinizi ifade etme fırsatını da sunan doğru seçenek, değil mi?