Sitemizde Ara


  • Azime ACAR

    İbrahim Tatlıses, Sevgililer Günü'nde yaptığı televizyon programdan öylesine memnun kalmıştı ki, reytingten neredeyse hiç kuşkusu yoktu…
    Ama, ertesi gün sonuçlar hiç de onu doğrulamıyordu…

    Tatlıses"AGB'ye bağlı evler sizi izledi. Diğer evler bizi izledi" diyordu. 
    İnanamıyordu sonuca... 
    Nasıl olabilirdi ki bu?...
    Peşine düşünüyordu reyting ölçüm işinin… 
    Zaten son aylarda takmıştı bu konuya…
    Kendi deyimiyle "hakkını arama"ya çıkıyordu…

    Reyting ölçüm tartışmaları zaten uzun zamandır çeşitli söylentilerle birlikte gündemdeydi… 
    Tatlıses, bazı denek ailelerle, sanki ölçüm şirketi AGB'den arıyormuş gibi temasa geçiyordu… 
    Sonuçlar ise orta yere bomba gibi düşüyordu…

    Her şeye rağmen, reklam verenler, iletişimciler ve TV kanallarının vazgeçilmez göstergesi reytingler bir kez da tartışma gündemindeydi…

    RTÜK'ün reyting ölçme işine niyetlenmesi ve yaptırdığı "TV İzleme Eğilimi" araştırması da yeni tartışmalara yol açıyordu…

    Peki ya gazete, dergi tirajlarında durum neydi?
    Uzun süredir hazırlıkları yürütülen ABC Türkiye'nin devreye girmesiyle, farklı bir dönemece geliniyordu…

    Ama bu kez de "Bağımsız denetime razı gelen gazete ve dergiler arasında bir tek tane bile'islamcı' gazete yok" tartışması başlıyordu…

    * * *
    Reytingler, tirajlar…
    Ne kadar sattı?...
    Ne kadar izlendi?…
    Kim okudu?… 
    Kim izledi?…

    Başlıca üç kesimi ilgilendiriyor bu soruların yanıtları…
    Öncelikle reklam verenleri… 
    Zira, reklam bütçelerinin nasıl dağılacağı buna göre kararlaştırılıyor… Daha fazla payalabilmenin yolu daha çok satmakdaha çok izlenmek…

    Gerçi reytingi yüksek olan bazı programların "itibar" sorunu da tartışmanın bir başka boyutu ama… Yine de reklam verenler açısından eldeki en önemli gösterge bu…

    Gelelim iletişimciler cephesine… 
    "Ne kadar" ve "Kimler" tarafından okunup, izlendiği sorusunun yanıtı, medya aracılığıylakamuoyuna aktarılmak istenen mesajlar açısından önemli…

    Ya medya cephesi?… 
    Reytingi düşük geldiği için üç, beş bölümde yayından kaldırılan programlar… Ya da "tuttu"diyerek, başka kanallarca benzerleri üretilenler… İstense de istenmese de yayın içeriklerini etkiliyor tirajlar, reytingler…

    Ama, böylesine önem taşıyan tirajlar ve reytinglere ilişkin veriler, aynı zamanda pek çok eleştirinin de kaynağını oluşturuyordu... 
    Yıllardır, üzerlerinden kuşku ve güvensizlik hiç eksilmiyordu…
    Nitekim, bu hafta bazı yapımcı şirketlerin deneklerle "sadece kendi yapım şirketlerine ait programları izlemeleri için" ilişki kurdukları anlaşılıyordu…

    "60 tane deneğin bu şekilde yönlendirildiği ortaya çıktı. Ben bunu birçok kişiyle paylaştım. Ama inanmak istemediler. Bu deneklerin bulunduğu yerleri size saysam kafayı yersiniz…"diyordu İbrahim Tatlıses…

    KİM… NE DEDİ?

    Ölçüm işini AGB'ye ihale eden ve kısa adı TİAK olan Televizyon İzleme Araştırma Komitesi skandalı doğruluyordu.
    Reyting tartışmaları bir kez daha alevleniyordu;

    Reha Muhtar:
    "Türkiye'de halkın doğrudan söz sahibi olduğu kurum reyting kurumudur. Demokrasinin aracısız olduğu tek yer orasıdır." 

    Burhan Ayeri: (Akşam Gazetesi Televizyon Eleştirmeni)
    "Temelde yanlışlık olduğu için diğer yanlışlıklar bunun üzerine bina ediliyor. Sağlıklı ve uluslararası standartta bir çalışma yapılmıyor. Çünkü temel tanımlama standart değil. Bir dönem ölçümlerin TRTnin yaptırması gündeme gelmiş ve sakıncalı bulunmuştu. Başka çarenin olmadığını görüyoruz."

    Prof. Dr. Haluk Şahin:(İstanbul Bilgi Üniversitesi Televizyon Gazeteciliği Bölümü Koordinatörü) 
    "…Reyting, programın kalitesi ya da yararı ile ilgili değildir, yalnızca reklam verenlere maliyet hesabı yaparken kaç paraya kaç seyirci aldıklarını belirlemek içindir. Bu gibi ölçüm sistemleri her yerde eleştirilir, bizimki de mükemmel değildir. 
    Ticari rekabete dayanan televizyon pazarlarında reklam verenler bir ölçü olsun diye ısrar ederler. Bizdeki sistemin denetimini yapan TiAK, yapılan hileyi fark etmiş. Bir süre için fark etmeyebilirdi de. Fark etmedikleri de olmuştur mutlaka. Demek ki, başka denetleme mekanizmalarının devreye sokulması yerinde olur. 
    Ölçüm mükemmel bile olsa bir kez daha tekrarlayayım: Çok reyting çok kalite değildir. Elmalarla armutları karıştırmamak gerekir."


    Fatih Aksoy: (MED Yapım Genel Müdürü)
    "Aslında yapım şirketleri olarak bu konuda duyumlar almış ve ilgililere başvurmuştuk. AGB sadece reklam verenler için bir fotoğraf çekiyor. Yaklaşık 13 yıllık bir geçmişe sahip özel televizyon tarihinde böyle bir skandal görülmemiştir. Bu işe bulaşmış herkesin artık bu piyasadan silinmesi kaçınılmazdır."

    Hakan Uyanık: (Reklam Verenler Demeği Başkanı)
    "Buna benzer sıkıntılar daha önce de ortaya çıktı. Bilgilerin içeriden sızması mümkün değil. Sorunlar genelde küçük ilçelerde çıkıyor. Önlenmesi için ilçelerin açıklanmaması gerekiyor."

    Bekir Hazar: (Yeni Şafak Gazetesi Yazarı) 
    "Ben merak ediyorum... Tatlıses, gizli olması gereken denek telefonlarını önlerine koyduğunda ne yaptılar?.. Ne düşündüler?... Ne yani adam yalan mı söylüyor? Yok mu cevap verecek bir AGBci?.. Bekliyorum!..."

    RTÜK'ÜN REYTİNG YAKLAŞIMI..

    Ama şüphesiz, herkesin görüşünü merak ettiği kurum RTÜK idi… 
    Ve, RTÜK Başkanı Zahid Akman son gelişmeleri "şu aşamada bir iddiadır" olarak değerlendiriyordu…

    Reklamverenlerin, tüketici alışkanlıklarını öğrenmek amacıyla yaptırdığı bu çalışmanın"tamamen kendi ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik olduğunu" hatırlatıyor, "Bilgiyi isteyen ve tüketen özel sektördür. Rahatsızlar ise gereğini onlar yapmalı"yorumunu ekliyordu… 

    "Bu tür araştırmaların yanılma payı ve manipülatif yönleri de olabilir. Bunu da göz ardı etmemek gerekiyor. Yapılan araştırmanın dikkate alınmasıyla bir yayın planı oluşturuluyorsa, bunun en sıhhatli şekilde yapılması noktasında, özel bir gayret sarf etmek, araştırmayı yaptıran kuruluşlara düşüyor!"

    Zahid Akman, RTÜK olarak bütün Türkiye'yi kapsayacak bir reyting çalışmasıiçinde olduklarını da açıklıyordu…

    Zaten, kurumun böyle bir çalışmaya hevesli olduğu, bir önceki Başkan Fatih Karaca'nın açıklamalarından da hatırlardaydı..

    Karaca, 2005 yılı Ocak ayında yaptığı açıklamada şöyle diyordu:

    "Halkın beğendiği, gerçek reyting verilerini ortaya koyacak, bağımsız ve tarafsız bir kuruluş yok. Reklâm verenler ve reklâm alanlar arasındaki çıkara dayalı reyting ölçüm sistemi sağlıksız."

    Nitekim, RTÜKreyting skandalı tartışmalarının orta yerinde, Türkiye çapında yaptırdığıkendi araştırmasının sonuçlarını açıklıyordu…

    "TV İzleme Eğilimleri" araştırması, hemen tüm mecralarda geniş yankı buluyordu… Ancak, eleştiriler de hemen arkasından geliyordu…
    Araştırmaya göre, Türk halkı haber programı ve yerli dizi izliyor, reklamları ise zaplıyordu….

    22 Aralık 2005 ile 5 Ocak 2006 tarihleri arasında gerçekleştirilen araştırmaya göre,neler seyrediliyordu?
    (yüzde olarak)
     
  • Haber programları: 74.8
  •  Yerli diziler: 56.8
  • Eğlence güldürü ve talk show programları: 42.2
  •  Belgeseller: 40.8
  • Yabancı sinemalar: 40.8
  •  Dini programlar: 40.5
  • Açık oturum ve tartışma programları: 40.4
  •  Türk filmleri: 37.3
  • Sır programları: 34.7
  •  Yarışma programları: 32.1
  • Spor programları: 30
  •  Müzik programları: 28.2
  • Çocuk programları: 11.2
  •  Kadın programları: 10.8
  • Evlilik yarışmaları: 6.8

    İletişim araçlarına ne kadar güveniliyordu?

    Televizyon: 56.7
    Gazete: 56.5
    Radyo: 52.6
    İnternet: 44.12

    Araştırmada dikkat çeken bir nokta da eğitim ve gelir düzeyi yükseldikçe, televizyon, radyo ve gazeteye duyulan güvenin azaldığı, internete olan güvenin ise arttığıydı…

    Ve, araştırmaya katılanların yüzde 40.4'ü televizyon izlerken reklamlar başladığında hemen kanal değiştiriyordu… Televizyon reklamlarının tamamını izleyenlerin oranı ise sadece yüzde 19.5'te kalıyordu…

    Mehmet Yılmaz, RTÜK'ün neden böyle bir araştırmaya soyunduğunu ise anlamadığınıbelirtirken, sözü AGB'ye getiriyordu;

    "Televizyonların izlenme durumlarını ölçen AGB araştırması acaba ellerine gelmiyor mu? Geliyor ve ona inanmıyorlarsa neden AGB örneklemlerinin değişmesini ya da örnek hane sayısının artmasını istemek yerine, böyle garip araştırmalar yaptırıyorlar?"

    HAYALİ ABONELERE VEDA…

    Gelelim, yazılı basının ölçümüne, yani tirajlara…

    Gazete ve dergilerin tiraj rakamları, reytingler kadar olmasa da zaman zaman tartışmalara yol açıyordu… 
    Yakın zamana kadar iki büyük dağıtım kuruluşu tarafından açıklanıyordu tirajlar….

    Ama artık, Türkiye'deki tirajlar da gelişmiş ülkelerde gazete ve dergi tirajlarını denetleyenIFABC'nin Türkiye temsilcisi ABC Türkiye tarafından yayınlanacaktı… 

    ABC Türkiye'de, yayıncılar, dağıtım şirketleri, Reklamverenler Derneği ve Reklamcılar Derneği yer alıyordu… 
    Bir süredir gazetelere verdikleri ilanlarda tirajların denetlemesini kabul eden gazete ve dergilerin adlarını da yayınlıyorlardı…

    Doğan Grubu ve Sabah Grubu'na bağlı yayınlar bu denetimi kabul ediyorlardı…
    Mehmet Yılmaz Hürriyet'teki yazısında, "Dikkat ettim, bağımsız denetime razı gelen gazete ve dergiler arasında bir tek tane bile 'islamcı' gazete yok" diyordu.
    Neden olmadığını ise şöyle açıklıyordu;

    "Şişirilmiş abone rakamlarıyla neredeyse on-onbeş misli üzerinde satış yaptığını iddia eden bu gazeteler, iş tirajların bağımsız bir kuruluş tarafından denetlenmesine gelince ortadan yok olmuşlar. Çünkü ABC Türkiye, tiraj kavramının 'sadece bedeli mukabili net satış' olarak tanımlanması esasına dayalı bir denetim yapıyor. 

    Toplam satışın yüzde beşinin üzerindeki indirimle yapılan satışları da saymıyor. Böyle olunca da dükkanlara, evlere bedava olarak dağıtılan gazete ve dergilerin tirajlarını 'abone gibi' göstermelerine olanak kalmıyor"
     

    Ertesi gün ise "Zaman da satışını denetlettirecek" diyordu köşesinde Mehmet Yılmaz…
    Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı ile yaptığı telefon görüşmesini aktarıyordu…

    "İslamcı gazeteler sözünü üzerime alınmıyorum. Ama ABC Türkiye içinde şu anda Zaman da yer almadığı için aradım" diyen Dumanlı'nın, Zaman'ın abonelik düzenini ABC Türkiye'nin kabul ettiği standartlara uygun hale getirmek için süre istediği bilgisini aktarıyordu…

    Ancak, bu hafta Vatan Gazetesi'nden Mustafa Mutlu'nun sorusuyla tiraj tartışması yeniden medyanın gündemine geliyordu… 
    MutluEkrem Dumanlı'ya "Madem bu kadar demokratsınız, saydamsınız ve bu yüzden çok sattığınıza inanıyorsunuz; o zaman neden hala gazete tirajlarını denetleyen oluşuma dahil olmadınız?" sorusunu tekrar gündeme taşıyordu..

    Evet, yazılı medyada, ABC Türkiye'nin denetimine kendini açan gazete ve dergilerin sayısı arttıkça "tiraj tartışmaları sönecek" gibi…
    Ancak, görsel medyadaki reyting tartışması daha uzun süre dineceğe benzemiyor…

    RTÜK'ün, reyting işine girme konusunda niyetini iyice bozduğu görülüyor....
    Anlaşılan, RTÜK reyting işi yapmalı mı, yapabilir mi tartışmaları önümüzdeki dönemin gündem konularından birisi olmaya aday…

    Kimbilir, "Her problem kendi içinde çok güçlü bir fırsat saklar" sözünden hareketle, yazılı basın ölçümünde olduğu gibi, tüm taraflar bir araya gelip, kuşku bulutlarınıortadan kaldıracak muhteşem bir çözüm fırsatı yaratabilirler...