- Laleler, Belediye Başkanı Topbaş'ın, İstanbullularla buluşturduğu Osmanlı laleleri Ve, bu buluşmanın makam aracında yol açtığı "medya çizikleri"
- Başlığa koyduğumuz "ayakkabılar" ise Merkez Bankası Başkanı'nın evi ve eşineait Sürek avı yapan Akşam muhabirinin, medyadan Başkan'a ve ailesine "sürpriz hoş geldin partisi"
- Bakan Pepe'nin temkinle birleşen yavaşlığının yol açtığı medya kazası
Ve - Müslüm Gürses'ten medya ilişkilerinde "samimi" olmak üzerine güzel bir örnek
***
RAPORU HAZIRLAYANLAR:
Azime Acar & Ender Bölükbaşı
Bazen "kaza" diyemeyeceğimiz kadar küçük ama önemli "medya çizikleri" yaşanıyor
En çarpıcı örneğini de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, İstanbullulara yaşattı
Sayın Topbaş, Osmanlı döneminin birbirinden güzel lalelerini İstanbullularla 2.5 yıllık bir genetik çalışmayla buluşturdu
Ama, Kadıköy'de yaşayan Fenerbahçeliler, bu Lale Devri'nden pek memnun kalmadılar
Çünkü, Kadıköy yakasına ekilen lalelerin ciddi bir bölümü sarı-kırmızı renkteydi
Bu satırları yazarların ne futbolla ne de fanatizmle uzaktan yakından alakaları yok
Ama, Nasrettin Hoca'nın deyimiyle "Ayıp yok, yakışıksızlık var" sözüne cuk diye oturuyor
Önemli Derby maçı öncesinde Fener Stadı etrafını sarı kırmızı lalelerle çevirmek de belki bir medya kazası yaratmadı ama sayın Topbaş'ın makam aracının boyasında derin bir çizik bıraktı
Düşünün, McDonald's'ı bile sarı-lacivert olarak Fener Stadı'na sokan Fenerbahçelilerin bu isyanına Başkan'ın verdiği cevap da uzun süre unutulacak gibi değil
"Madem laleler GS'nin, menekşeler de FB'nin olsun o zaman.."
Sayın Topbaş'ın yine "medya çiziği" olarak raporlarımıza geçecek ikinci vakası ağaç budama üzerine
Bahar coşkusunun ilk günleriyle birlikte bütün ağaçlar, "sıfır numara" traş edildi
Oysa, uzmanlar diyor ki, bu iş Kasım ile Şubat ayları arasında yapılmalı
Ağaçlara su yürüdükten sonra yapılan kesim, yeşile duyduğumuz özlemi bir sonraki bahara erteleyecek kadar önemliymiş
İstanbul Film Festivali'ne gelen yabancılar bile şehre yapılan bu "okul müdürü tarzı"traştan rahatsız olmuşlar ki
"Biz, İstanbul'u daha yeşil hatırlıyorduk" dediler
Biz de öyle hatırlıyoruz ama sayın Topbaş, medya çizik skoruna bu hafta iki tane eklenmiş oldu
SÖZ DEĞİL, BU KEZ FOTOĞRAF KONUŞTU
ÖRNEK OLAY 1:
OLAY YERİ: Yeni Merkez Bankası Başkanı'nın
sır gibi saklanan Ankara Yeni Mahalle'deki evi
OLAY:
Aylardır beklenen ve siyasi krize yol açmaya ramak kala çözülen Merkez Bankası Başkanı'nın atama gerginliği nihayet sona erdi derken
Medya sürek avıyla yeni BaşkanDurmuş Yılmaz'a "hoş geldin" dedi
Tek kare fotoğrafın, bir imajı ne kadar "iyi anlattığı" ve/veya "ortadan kaldırdığı"nın"şahane" bir örneğini gördük geçen hafta
Akşam Gazetesi "haber bir sürek avıdır" kuralını işletti ve en iyi örneklerinden birini verdi
.
Deniz Güçer, yeni Başkan'ın evi ve eşinin peşine düştü
Ankara Yeni Mahalle semtinde, tam 20 ayrı adres dolaştı
Hepsi yanlış çıktı
Onlarca kişiyle konuştu, bıkmadan usanmadan sordu, sordu
Yılmadı
Sürek avına devam etti
Ve, sonunda bir taksici fotoğrafa bakıp, "Burada oturuyor" diye parmağıyla evi işaret etti
Yeni başkanın eşi Düriye Yılmaz, gelenleri bir Anadolu Kadını sıcaklığı ile karşıladı
Kapıda çıkarılmış dört çift ayakkabı -birisi terlik- ve kapının eşiğinde türbanıyla duran Düriye Yılmaz
Merkez'deki first lady'ye, medya kendi usulüyle "merhaba" diyordu
Duriye Yılmaz'ın endişesi sadece ve sadece "söyleyeceği sözler"di
O, medya kazası sadece "sözle işlenir" sanıyordu
"Lütfen yazarken dikkatli olun" diye muhabirleri sıkı sıkı tembihledi
Muhabirler de dediğine uydu
Onu üzecek bir şey yazmadılar ama o bir kare fotoğraf öyle çok şey anlatıyordu ki
SONUÇ:
Cumhuriyet Tarihi boyunca alıştığımız üst düzey bürokrat ve first lady'lerden "bir kez daha" çok uzak bir resim çıktı
Hem çok uzak bir resim, hem de birinci sınıf bir medya kazası vardı karşımızda
BAKAN BEY'İN AŞIRI DUYARLILIĞI
ÖRNEK OLAY 2:
OLAY YERİ: Tabii ki varil madenine dönüşen Tuzla'dayız
OLAY:
Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe, günlerdir Tuzla ile yatıyor Tuzla ile kalkıyor
Ama, bakanın "hiç kimsenin anlam veremediği" aşırı temkinli olduğu bir konu var ki
O da varil gömen şirketin adını bir türlü açıklamaya yanaşmaması
Varilleri gömen işçiler bile medyaya şirketin ismini haykırırken, bakan Pepe'nin aşırıduyarlılığı, tıpkı otobanda sol şeritte yavaş gidip, trafiği felç eden ve kendi yapmasa bilekazaya yol açan şoför gibi
Sonunda bakan Pepe, geçen Cuma günü öğleden sonraki basın toplantısında artık"herkesin bildiği" Unifar ismini açıklamaya karar vermişti
Ama bakan belli ki şunu bilmiyordu
Sabah erken saatlerde jandarma Unifar'a baskın düzenlemiş, medya baskın anından canlı yayına çoktan başlamıştı bile
SONUÇ:
Pepe'nin öğleden sonraki açıklamasının sürpriz tarafı zaten kalmamıştı ama bakanın aşırı temkinliliği herkesi gülümsetti.
DOĞAN CANKU MU UÇTU, GAZETECİ Mİ UÇURDU?..
ÖRNEK OLAY 3:
OLAY YERİ: İstanbul'da Doğan Canku'nun çalıştığı Aikido Salonu
OLAY:
Bu haftaki Haftalık Dergisi'nde Selin Ongun, Modern Folk Üçlüsü'nün ünlü gitaristiDoğan Canku ile "ruhani boyutu yüksek bir röportaj" yapma niyetiyle buluştu
Ongun, Aikido kıyafetleri içindeki Canku'dan belli ki iyi bir başlık çıkarmaya kararlıydı
Üst üste "Yoga yapıyorsunuz, peki uçabiliyor musunuz" diye sordu
Aslında, çıkarmak istediği başlık belliydi
Doğan Canku da bunun farkındaydı
"Bizimki zıplayıp, dolaşmak daha uçamıyoruz" açıklamalarıyla soruyu savuşturdu
Ama, Selin Ongun tatmin olmamıştı
Asıl soru hemen arkasından geldi
"İnsan havaya uçabiliyorsa, düşünce de okuyabilir mi, bu mantıklı o halde"
Canku, iyi niyetle cevapladı
"Tabii her şeyi yapabilir
"
Ongun, cevabı almaya dirençliydi
"Siz düşünce okuyabiliyor musunuz" diye hemen yapıştırdı, diğer soruyu
Canku'nun cevabı "Bilmem" oldu
Ama, Ongun, istediği cevabı koparamamış olmanın hayal kırıklığı ile "çok politiksiniz"deyiverdi.
SONUÇ:
Doğan Canku, tüm nezaketi ve kibarlığı ile bu hayal kırıklığına teslim olmayı seçti:
"Evet, düşünce okuyabilirim" diyerek, Selin Ongun'a manşetini destekleyecekcevabı verdi
Kısa
Kısa
MEDYA KAZALARI
***
Ünlü futbolcu Emre Belözoğlu'na soruyorlar
.
"Hangi ırkın kadınlarını beğeniyorsunuz?"
Belezoğlu'nun cevabını okuyan kendine göre yorumlasın:
"Valla açık konuşayım, ben ırkçı değilim
"
***
Yıldız Tilbe'ye soruyorlar
"Program yapımcılarından sürekli bir g-string ve dolgulu sütyen gibi isteklerde bulunuyormuşsunuz. Ne diyorsunuz?
"
Yıldız Tilbe'nin cevabı son derece açık...
"Çok üzüldüm
Üstelik hayatım boyunca g-string giymedim, ben paçalı don giyiyorum
"
***
İzzet Yıldızhan televizyon dünyasının bir başka şov yıldızı
Onu, içinde bulunduğu camiada en çok neyin üzdüğünü soruyorlar
"Sanatçı arkadaşlarımız gerçekten bazıları konuşmak bilmiyorlar" diyorYıldızhan
Ama Yıldızhan'ın sözleri de herhalde Türkçe hocalarını çok üzüyor
***
Bu haftaki yazımızı medya ilişkilerinde gerçekten "samimi olmanın" ne derece önemli olduğunun bir örneği ile bitirelim
Yılların sanatçısı Müslüm Gürses ve Murathan Mungan'ın Haftalık röportajına bakıyoruz
Müslüm Gürses, "insanın yok olduğu, Allahın çok olduğu bir yerde" doğduğunu anlatırken, araya sıkıştırılan Muhterem Nur sorusunu bakın, kendine özgü üslubuyla ne güzel cevaplandırıyor
Röportajı yapan Ferhat Ünlü soruyor
"Biraz tehlikeli bir soru ama, Muhterem Nur'a aşık olmadan önce, yeni yetmeliğinizde şarkılarınıza ilham veren, 'karşılıksız aşk' yaşadınız mı?"
Gürses'in cevabı şu;
"Böyle şeyler vardır, yaşanmışlardır ama ben yaşamadım. Zaten yazılan çoğu şey, şarkılar hayal mahsulü şeylerdir. İlla söyleyenin yaşadığı şeyler değildir hepsi
"
* * *
Unutmayın
medya kazası can almaz
itibar alır