Türk dilini bir odaya kapanıp geliştireceğini düşünen, ne yazık ki adı Türk Dil Kurumuolan teşkilatın son icraatı herkese "küçük dili"ni yutturdu
Çünkü, Türk Dil Kurumu, kadınları aşağılayan bazı atasözleri ve deyimlerinsözlüklerden çıkarılacağını açıkladı
Açıklamakla da kalmadı Bununla ilgili bir çalışma grubu da oluşturulduğunu duyurdu.
Grup, Şemsettin Sami'nin Kamus-i Türki'sinden bu yana bütün belli başlı Türk sözlüklerini taranıp, içindeki zararlı (!) atasözleri ve deyimleri, pösteki sayma hesabıyla ayıklanacak...
Güya bu yöntemle, her gün aile içi şiddete maruz kalan, zorla akraba evliliği yaptırılıp intihara sürüklenen, töre adı altında cinayetlere kurban giden Türk kadını korunacak.
Dil gibi yaşayan ve toplumun ortak bilincinin ürünü olan kavramlar, her nasılsa bir odaya kapanılarak "oldu", "olmadı" yöntemiyle elenecek.
Bu icraata bizce en güzel cevabı Mehmet Yılmaz Hürriyet'teki köşesinde vermiş
"Haberi Hürriyet'te okurken tam da 12 Eylül artığı bir kuruma yakışan davranış diye düşündüm. Atasözleri ve deyimler, bazılarının anlamlarını beğenmesek, argo bulsak ve kullanmamayı tercih etsek de Türkçe"nin bin yıllar içindeki gelişmesinin bir sonucu.
Bu deyimleri ve atasözlerini sözlüklerden atmadan önce, bu deyimlerin içerdiği fikirleri toplumsal bilincimizden çıkarmamız gerekiyor."
SONUÇ: Türk Dil Kurumu'na göre bu atasözleri ve deyimleri kullandığımızda artık "Türkçe"konuşmuyor olacağız herhalde
LENİNİST ARINÇ
ÖRNEK OLAY 1: OLAY YERİ: Moskova Kızıl Meydan, Lenin Mozolesi'nin girişi OLAY: Resmi ziyaret için geçen hafta Moskova'da bulunan TBMM Başkanı Bülent Arınç, Kızıl Meydan'a yaptığı ziyaret sırasında, Rus gazeteciler, Lenin Mozolesi'ni ziyaret edip etmeyeceğini sordular.
Program dışı bu ziyaret girişimi için Arınç, tebessüm ederek, "Lenin'i ölü olarak görmek çok güzel" diye cevaplandırdı. Ve, geçmişteki medya kazaları top 10 listesinin tepesine tereddütsüz oturdu.
Arınç, bununla da kalmadı, hemen ardından, aynı Rus gazetecinin yanına giderek,"Umuyorum siz Türkiye'deki gazeteciler gibi değilsiniz, bir şeyi alıp büyütmezsiniz" dedi ve Lenin'le ilgili sözlerinin yayınlanmamasını istedi.
TBMM Başkanı Arınç'ın bundan sonraki açıklamalarına bakınca, sanki Moskova'ya kaza işlemek için gitmişti diye düşündük.
Çünkü, haberi Milliyet Gazetesi'nin manşetten vermesinin ardından Arınç, "Özel bir konuşmayı haber yapmak dürüst değil" diyerek, gazetecilik etik dersi de vermeye kalktı.
Ama, bu noktada da susmadı
"Belki de bu vesile ile Türkiye'de Lenin hayranı bazı arkadaşlarımızın aradan yıllar geçmesine rağmen az da olsa mevcut olduğunu görme imkanımız oldu. Kaldı ki bu esprilerin çok daha fazlasını Rus meslektaşlarımızla sizin olmadığınız yerde yapıyoruz. O bakımdan hiç üzerinde durulacak bir şey değil"dedi.
Aynı Arınç, ertesi gün Nazım Hikmet'in mezarına gidip gözyaşları içinde şiirler okudu ama ona en güzel cevap Türkiye'de az sayıda bulunan Leninistlerden değil, bir zamanlar muhafazakar kimliği ile tanıdığımız Ahmet Hakan'dan geldi.
Hürriyet'teki köşesinde, "Arınç'tan uzak duruyorum" diyen Hakan, yazısının devamını şöyle getirdi:
"Çünkü, o Rus milletinin kurtuluş mücadelesine önderlik yapmış, bu açıdan bizim Kurtuluş Savaşı'mıza da örnek oluşturmuş Lenin'e saygısızlık yapmayı marifet bilmektedir."
SONUÇ: Ahmet Hakan, köşesinde Arınç'a sadece siyaset değil, gazetecilik dersi de veriyor;
"Çünkü o pot kıran bir siyasetçinin haber olmasını, o siyasetçiye yapılmış düşmanlık gibi algılar. Eleştiriden düşmanlık ve küslük çıkaracak denli kendiyle meşguldür."
BÜYÜDEN NASIL KORUNURSUNUZ?
ÖRNEK OLAY 2: OLAY YERİ: Ayasofya Müzesi OLAY: Ayasofya Müze Müdürü Jale Dedeoğlu, müzeye "büyülü" mektuplar geldiğini açıkladı.
Dedeoğlu, yurtdışından kimliği belirsiz kişilerce gönderilen mektuplardan bir takımgarip işaretlerin olduğu yazılar çıktığını söyledi.
İlk mektubu büyülü olduğunu düşünerek, "denize attıran" Dedeoğlu, "Bizimkisi korku değil, bir tedbir" diye hamlesine mantıklı (!) bir açıklama getirdi.
SONUÇ: Anlaşılan, Ayasofya'da yaşamaktan efsanelere olan inancı pekişen Müze Müdürü'nün, içinde dantel deseni bulunan mektupları "büyülü" diye yorumlaması bir medya kazası, ama büyüyü bozmak için mektupları şoförü ile denize attırması ise yeni bir "Ayasofya Efsanesi"
SADUN HOCA'DAN "SOL" İMTİHAN
ÖRNEK OLAY 3: OLAY YERİ: Aktüel Dergisi OLAY: TBMM başkanı Arınç sayesinde siyasetin sol şeridinde yol alırken, Sadun Aren'inAktüel Dergisi'ne verdiği röportaj, bizde kırmızı ışıkta "dur" etkisi yaptı. Neden derseniz?...
Türkiye'deki sol cenahtaki arayış, küreselleşme ve AB kıskacı arasında gidip gelirken, solculuk yavaş yavaş neredeyse "yabancı düşmanlığı" ile eş düzeyde algılanır oldu.
Türkiye İşçi Partisi (TİP) eski liderlerinden Sadun Aren, Aktüel'den Alper Görmüş'e"Ben bir sosyalist olarak, sosyalizmi bir dünya sistemi olarak düşünüyorum. Kapitalizm de bir dünya sistemidir. Madem ki ben de bir dünya sisteminin peşindeyim, öyleyse şimdiden onun içinde yer almalıyım. Küreselleşmeye olumlu yaklaşmamın esas nedeni budur" diyerek, sol kroşe çakıyor.
Aren, küreselleşme karşıtlarına şöyle sesleniyor;
"Demek ki iyi işlemiyor sistem. İyi işliyorsa yıkamazlar zaten. Okulların adam gibi, adamların adam gibiyse korkma. Bu da dış dünyadan kaçarak değil, içine girerek sağlanır."
Marshall yardımından Türkiye'nin uzun dönemde karlı çıktığını söyleyebilecek kadarcesur iddiaları olan Aren, "İlk kez 15 yaşında bir yabancıyı gördüm. O da motora binmiş bir İngilizdi, çok sevinmiştim" diyor ve devam ediyor:
"Gençlerimizi onlardan kaçırmak yerine, daha fazla temas etmelerini sağlamalı, ama onlara onları geçme hedefi koymalıyız. Müstemleke olma korkusuyla kendinizi kapatırsanız, rekabet dışı kalır ve ilerleyemezsiniz. Ve asıl o zaman müstemleke olursunuz."