Başlıktaki İngilizce soruyu, yabancı medya Türkiye'deki meslektaşlarını bugünlerde sık sık arayıp soruyor; Neler Oluyor Orada?
Çünkü, Türkiye'deki gazeteciler dahil herkes son bir hafta, on günde yaşadıklarımızıanlamakta ve çözümlemekte güçlük çekiyor.
O yüzden, herkes birbirine 'What's Up' diyor...
* * *
AKP'nin kapatılma davasının ardından yeniden düğmesine basılan Ergenekon soruşturması ve üç önemli ismin gözaltına alınmasıyla, Türkiye'deki siyaset tablosu"natürmort"dan "nonfigurative" bir resme döndü...
Bu figürsüz ve şekilsiz resmi çözmekte en çok zorlanan taraf ise batılı medya kuruluşları oldu.
Bu yüzden de hem medya kazası yaptılar, hem de Türkiye'deki meslektaşlarını arayıp,"Bize başlık söyleyin, olayları nasıl tanımlayacağımızı bilemiyoruz vallahi"dediler. "Vallahi" sözü bize ait.
İngiliz Financial Times Gazetesi, ise AKP'nin kapatılma davası üzerinden yorum getirirken, "Bir Avrupa ülkesi düşünün, yargı bir anda iktidar partisinin kapatılmasını, Başbakan ile Cumhurbaşkanı'nın siyasetten men edilmesini istesin. Hem de seçim zaferinden hemen sonra. Türkiye'ye hoş geldiniz!." diye yazdı.
"Bu Avrupa'da yalnız Türkiye'de olur" yorumunun yapıldığı analiz haberde,"Başbakan Erdoğan'ın da sahip olduğu siyasi gücü kasıla kasıla popülist konuşmalar yaparak harcadığı" vurgulanıyor ve Erdoğan da siyasi anlamda sorgulanıyor.
Financial Times yorum yaparken, elindeki batılı kodlardan hareket ediyor.
Ama, batılı kodlar maalesef Türkiye'deki kodları çözemiyor. Çünkü, Türkiye'deki gazeteciler bile bu kodları çözmekten aciz durumdalar.
Bakın Ümit Zileli, 22 Mart'ta Cumhuriyet'teki köşesinde, bir İngiliz meslektaşı ile yaptığı telefon konuşmasını şöyle aktarıyor;
"Dün sabah saatlerinde aradı İngiliz gazeteci arkadaşım...
Türkiye'nin yüz akı bir yazın adamının, terörle mücadele ekiplerince sabaha karşı 04.30'da gözaltına alınmasını, üstelik bu konuda aradan saatler geçmesine karşın bir açıklama yapılmamasını anlayamamıştı besbelli...
Düşüncemi soruyor, 'Bunu nasıl adlandırıyorsun' diyordu... Ben, yaşananları açıklamaya, gelinen durumu özetlemeye hazırlanırken o noktayı koyuverdi:
Is this a war declaration? (Bu bir savaş ilanı mı?)"
SONUÇ: Batılı medyanın kafa karışıklığının şahikasını ise Fransız haber ajansı Ajans France Press (AFP) yaşadı.
Ajans, İlhan Selçuk, Kemal Alemdaroğlu ve Doğu Perinçek'in gözaltına alınmasıyla,Orhan Pamuk'a suikast girişimi arasında bir bağlantı olduğu şeklinde yorum yaptı. Ajans şöyle diyordu;
"Medyanın bildirdiğine göre, milliyetçi bir Türk partisinin lideri, kıdemli bir gazeteci ve bir öğretim üyesi, ülkenin ilk Nobel ödüllü yazarı Orhan Pamuk'u öldürmeyi planladıkları iddiasıyla gözaltına alındı."
Anadolu Ajansı'na dayandırarak verdiği bu haberde, AFP, geçmişteki Ergenekonhaberlerini belli ki taramış.
O taramada Orhan Pamuk adını bulmuş ve doğrusal mantık ilişkisi kurmuş ve bu yorumu yazmış. Yani, "biber acıdır, gerçek acıdır, o halde biber gerçektir" gibi bir garabet ortaya çıkmış.
Ajans, yaptığı hatayı fark edip, işi özürle karışık düzeltti.
Ama, İlhan Selçuk gibi bir ismin, Ergenekon içindeki mafya liderleriyle aynı örgütsel bağlantı içinde bulunduğunun söylenmesi, Türkiye'deki gazeteciler için bile kolay çözülecek bir denklem değil.
Osman Ulagay'ın, Pazar günkü Milliyet'teki köşesinde yaptığı itidal çağrısını aktararak, bu haftaki yazımızı sonlandırıyoruz;
"Türkiye'yi bu noktaya sürükleyenlerin, neyin ne kadar farkında olduğunu bilmiyorum ama günümüzün ortamında hiç kimsenin 'biz bu maçı alırız'havasına girme lüksü yok bence."