Sitemizde Ara

  • Bir insan domuz gribi olduğunu televizyonda geçen altyazılardan öğrenir mi? Türkiye’de öğrenir…
  • Bakan fasılda… Zihinler bulanık… “Herkes bir gün domuz gribi olacak!” sözü kime ait?
  • Kısasa kısas…. Magazine magazin

 

RAPORU HAZIRLAYANLAR:
Azime Acar & Ender Bölükbaşı

 

Domuz gribinin önemli belirtilerinden birisi zihinde bulanıklıkmış. Diğer semptomları bir yana, zihinde bulanıklık tarafı geçen hafta Türkiye’yi adeta esir aldı.

Domuz gribinin ilk kurbanı olarak duyurulan 29 yaşındaki Ankaralı hastane görevlisi Mustafa Güneş’in “domuz gribinden öldüğünü” ailesinin, çocuklarının "televizyondaki altyazılardan" duyması ise bu  zihin bulanıklığının zirvesine bayrak dikti.

Mustafa Güneş’i ağabeyi dört gün önce kendi elleriyle hastaneye yatırdı, eşi dört gün boyunca kocasına baktı. Bu süre içinde hiçbir yetkili çıkıp da “Eşiniz domuz gribi” demedi.

Ailenin televizyon muhabirlerine söylediğine göre, “altyazılardan” öğrendiler, Mustafa Güneş’in domuz gribinden öldüğünü… Ne garip değil mi?

İş bununla da bitmedi...

Cenazenin defin işlemleri yapılırken, defni gerçekleştiren kişilere bile “domuz gribi” konusunda bir şey söylenmedi.

Cenazeye katılanlar da toprağa verdikleri yakınlarının ölüm nedeni karşısında şaşkın bakakaldılar, "niye önlem alınıp kendilerinin de uyarılmadığını" birbirlerine sorup durdular. Çünkü cenazeye Sağlık Bakanlığı’ndan herhangi bir yetkili katılmamıştı.

Dahası  Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın o sırada Erzurum’da Kayak Federasyonu’nun fasıl gecesinde bulunması “iletişimde de artık domuz gribi pozitif” dedirtti.

Bakanlık kırmızı alarmdayken, Ankara’da okulların tamamının “bir hafta boyunca tatiline” karar verilirken,  sağlığın başındaki bakanın kayak sevdası ile fasıl zevkini birleştirmesi  dikkatinden kaçmayacak kadar netti.

Erzurum’daki açıklamasında Bakan Akdağ, “Ölümler olacağını söylemiştik” diyerek sorumlu (!) bir tutum sergiledi ve konuyu tekrar aşı olunmasına getirdi.

İletişimin domuz gribine yakalandığı ikinci alan magazin basını ile sanatçılar arasındaki ilişkide görüldü.

Bazı sanatçıların magazin basınını topa tutan siyah zeminli ilanlarının ardından, bu kez magazinciler zihin bulanıklığı ile ilanda adı bulunan ünlü isimleri “görüntülememe” kararı aldılar.

Magazincilerle ünlü isimler arasındaki bu savaşın “sıfıra sıfır, elde var sıfır” matematiksel denklemi ile sonuçlanacağı kesin. Çünkü, her iki tarafın da duruşu işin ciddiyetini ortadan kaldırıp, “magazinleştiriyor”…

Kısasa kısas ya da diğer deyişle magazine magazin yöntemini uygulayan basın mensupları , ilanda imzası bulunan  Meltem Cumbul’un,  Boğaziçi Üniversitesi’nde yapacağı konuşmayı izlemek istediler.

Ancak, salona araya girenler vasıtasıyla zar zor alınan magazincileri gören Meltem Cumbul’un “Konuşmam bitmiştir” diyerek salonu terk etmesi, magazincilerin ise Meltem Cumbul'un çıkışından görüntü almaması -hatta selamını da almaması- magazine magazin yakıştırmalarına tam uydu.

SONUÇ

Domuz gribi üzerindeki zihin bulanıklığını ortadan kaldıran önemli bir açıklamayı İstanbul Tıp Fakültesi Viroloji ve Temel İmmünoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selim Badur yaptı.

Sabah Gazetesi’nden Sevilay Yükselir’e konuşan Badur, Bakan’dan daha inandırıcı bir aşı açıklaması yaparak zihnimizi netleştirdi.
“Aşı gelince siz yaptıracak mısınız?” sorusuna Badur, “Kendime de çocuğumu da yaptıracağım” yanıtını verirken, “Peki, okullarda bu aşı yapılmalı mı?” sorusuna ise yanıtı netti:

“Bence yapılmalı. Ve ailenin iznine de tabi olmamalı. Zorunlu olmalı yani. Çocuklarda çok daha kolay yayılıyor çünkü.”

Sevilay Yükselir’in domuz gribi virüsünün Türkiye’de hızla yayıldığını vurgulayarak “Ne olacak?” sorusuna ise yanıtı şaşırtıcı:
“Ne mi olacak? Herkes bir gün domuz gribi olacak!

Çünkü artık bu virüs bu basit önlemlere aldırış etmeyecek kadar aramızda.

Özellikle altını çiziyorum buranın; Her kim ki öksürüyor, ateşi var, kırgınlık var ya da başı ağrıyor. Bu normal. Yani mevsimsel grip filan değildir artık. Bilinmeli ki o artık bir domuz gribi hastasıdır!”

Badur, domuz gribine yakalanıp yakalanmadığını öğrenmek için özel hastanelere gidilip test yapılmaya çalışmasının anlamsızlığını da ısrarla vurguluyor. Çünkü, Türkiye’de bunu yapabilecek sadece iki laboratuar varmış, birisi İstanbul’da diğeri Ankara’da. Prof. Dr. Badur, zihinleri bir kez daha netleştiriyor açılmasıyla;

“Şu anda Türkiye’de bu tahlilleri yapma olanağına sahip başka laboratuar yok. Bizim de kapasitemiz belli. 4 kişi çalışıyoruz!

Ve özel hastanelerde bunların test edilmesi mümkün değil, şartları gereği! O nedenle boşu boşuna paralarını çarçur etmesinler…”