- “Ayıp” ile “Suç” arasındaki temel fark
- Siyasetçilerin toplum üzerindeki “hava bükücü” etkisine iki partiden iki farklı örnek
RAPORU HAZIRLAYANLAR:
Azime Acar & Ender Bölükbaşı
Can Yücel, Mare Nostrum (Bizim Deniz) adlı şiirinde, Deniz Gezmiş’e atfen, “En uzun koşuysa elbet Türkiye’de de Devrim / O, onun en güzel yüz metresini koştu” der.
Medya kazalarının en hızlı yüz metresini koşup, duvara toslayan ise adı Deniz olan bir başka kişi oldu, AKP’li Datça İlçe Başkanı Ahmet Sedat Deniz.
12 Ağustos’ta, Datça’daki mezarı başında ölüm yıldönümünde anılırken, bir grubun şairin mezarına “çok sevdiği gerekçesiyle” şarap döküp, boş şişeleri bırakması hem Can Yücel’in ailesi hem de sevenleri tarafından tepkiyle karşılandı.
Yapılan bu sözüm ona “jest” ailesini üzdü ama AKP Datça İlçe Başkanı’nın açıklaması bambaşka bir olayın fitilini ateşledi.
Hızla yazılı bir açıklama yapan Ahmet Sedat Deniz şunları söyledi:
"Biz kimsenin içkisiyle uğraşacak değiliz. İstedikleri kadar içip istedikleri kadar sarhoş olabilirler. Ama bunu yaparken lütfen milletimizin inançlarına, geleneklerine, manevi duygularına küfretmeye, hakaret etmeye kalkışmalarına da sessiz kalacak değiliz.
İnsafla düşünmek lazım. O mezarlıkta yatanları rencide edici harekette bulunma hakkını kim kendinde görüyor?
Efendim Can Yücel ’Ben öldükten sonra benim mezarıma şarap dökün’ demiş ve güya vasiyetini yerine getiriyorlarmış. Can Yücel asla böyle bir söz sarf etmemiştir. Bunun şahitleri hayattadır. Ama bazıları milletin değerleriyle alay etmeyi, milletin manevi duygularıyla oynamayı zevk haline getirmelerinden dolayı bu saçma sapan olayı gerçekleştirmek istemişlerdir.
Ama unutmasınlar bu olayın bir daha tekrar olmaması için var gücümüzle çaba sarf edip yetkililerin atacağı adımların takipçisi olacağız."
AKP’li İlçe Başkanı’nın bu açıklamasından iki gün sonra Can Yücel’in heykeltraş Mehmet Aksoy tarafından yapılan anıt mezarı kimliği belirsiz kişiler tarafından balyozlarla parçalandı.
Hatırlayacaksınız, Mehmet Aksoy, Başbakan tarafından “ucube” olarak nitelendirilmesinden sonra Belediye tarafından gecekondu gibi yıkılan Kars’taki “İnsanlık Anıtı”nın anıtın da heykeltraşı.
Heykelin yıkılmasından sonra olaya belli ki sebebiyet verdiğinin ayırdına varan AKP’li ilçe başkanı bir anda sus pus oldu.
Can Yücel’in kızı Güler Yücel, “Bu olayda babamın ’Can’ının yandığına inanıyorum. Çok üzüntülüyüm. Son iki yıldır şarap dökülmesi olayı yaşanmıyordu. Aile olarak bu konuya hassas olduğumuzu biliyorsunuz. Ancak bu yıl tekrarlanması bizi üzdü. Aile olarak şarap dökülmesini önleme gibi bir gücümüz yok. Bu olayı bahane ederek, bir insanın mezarına bu şekilde saldırıda bulunma hakkını kim nereden buluyor bunu da anlamıyoruz" dedi.
Maalesef bir çok medya organı ve siyasi parti de şarap dökme olayı ile mezarın parçalanması olayını aynı kefeye koydular.
Oysa birinin belki cürümdeki ağırlığı “ayıp”, “kabahat” veya saygısızlıkla ifade bulabilecek bir noktada, öbürü ise resmen “saldırı” ve “suç” diye nitelendirilebilir.
SONUÇ
Yazar Sunay Akın, Can Yücel’in mezarının parçalanmasında siyasetçilerin havayı değiştirip, bükme sorumluluğunu şu sözlerle ifade ediyor:
“Sivas’ta da aynı şeyi yapmıştık. ‘Aziz nesin halkı tahrik ediyor’ dediler diye ne acılar yaşadık. Siyasetçilerin açıklamalar yaparken dikkat etmeleri gerekiyor, bütün vebal böyle açıklamalar yapan siyasetçilerindir.”
Siyasetçinin açıklama yaparken özenli davranmasına bir örnek de CHP’den.
CHP’nin taze kadın sözcüsü Birgül Ayman Güler, gelir gelmez ilk medya kazasıyla ile karışık politik kazasını Somali ile ilgili açıklamasında yaptı.
Güler, “Başbakan Erdoğan’ı Somali’ye yardımı siyasi şova dönüştürmekle” suçladığı yazılı açıklamasında, Ajda Pekkan’ın Somalili kadınlarla dansına da tepki gösterdi.
Açıklamada, “Başbakan’ın ‘Ben böyle felaket görmedim’ dediği yerde büyük felaketi yaşayan Somalili kadınlara Süper Star’ın da katılımıyla dans ettirmek, onlara türkü söylettirerek, Başbakan ve beraberindeki heyet için karşılama yaptırmak hangi vicdana sığar?” dedi.
Gerçi havaalanında neşeli ve besili Somalili kadınların bizim heyeti karşılayıp, sanatçıları dansa davet etmesi, “açlıkla mücadale eden bir ülke” görüntüsünden farklı bir hava estirmesi herkesin garibine gitmişti. Ama bunda suç Ajda Pekkan’da değil, onu karşılayanlardaydı. CHP ise bunun ayırdına varamayıp, havayı bozdu.
Nitekim iki saat sonraki açıklamada, Ajda Pekkan ile ilgili ifade açıklamadan çıkarıldı. Tıpkı AKP İlçe Başkanı gibi CHP sözcüsü de sus pus oldu.
Konumuzu, ünlü şair Can Yücel’in parçalanan mezarındaki bir mısrasıyla sonlandıralım:
“Ne kadar yalansız yaşarsak, o kadar iyi…”