- “Tabutlarımız standarttır” Açıklamanın şahikası
- “Vahşi” kapitalizm bitti, yaşasın “yahşi” kapitalizm
- Neredesin sen “Ey İnsanlık”
RAPORU HAZIRLAYANLAR:
Azime Acar & Ender Bölükbaşı
Devlet sanatçısı olmayı reddeden ozan Neşet Ertaş’ın cenazesi devlet töreniyle belki kalkmadı ama siyaset töreniyle kalktı.
Ertaş’ın cenazesi öylesine acayip şeylere sahne oldu ki içine pazarlama, PR her türlü modern zaman taktiği sığdı.
Misal, Turkcell.
Neşet Ertaş’ın ölüm haberi sonrasında Turkcell kullanıcılarına yolladığı “Çalarken Dinlet” servisinin şu mesajı herkesi şoka uğrattı;
“Türk Halk Müziği’nin unutulmaz ozanı Neşet Ertaş’ı anıyoruz! 3 gün boyunca sizi arayanları Neşet Ertaş’ın unutulmaz eseri 'Neredesin Sen' ile karşılamak için NESET yazıp bu mesajı cevaplandırabilirsiniz. (1 TL)”
Belli ki Turkcell’deki “business kafalı” projeci arkadaşlar Neşet Ertaş’ın ölümünü fırsat bilip, bundan ciro yapmaya niyet etmişti.
Herhalde iki, üç gün içinde, milyonlarca kişinin bir TL’den bu servisten yararlanıp, deyim yerindeyse “delice” para kazanacaklarını düşünmüşlerdi.
“Vahşi” kapitalizmden “yahşi” kapitalizme geçişin bu son örneğine öylesine tepki yağdı ki, Turkcell üç beş saat içinde bir “özür” mesajı yayınlayıp, durumu kurtarmaya çalıştı;
“Bugün kaybettiğimiz halk ozanımız Neşet Ertaş ile ilgili gönderilen SMS için özür dileriz. SMS’i cevaplayarak servisten faydalananlardan hiçbir ücret alınmamaktadır. Turkcell.”
Ozanın öldüğüne dair açıklamayı, hastane logolarının yer aldığı reklam pankartının önünde yapan Medikal Park’ın doktor ve hastane yöneticileri de paylarına düşeni alma derdindeydi.
Gelelim, “Medya bir daha bizim ellere ne zaman gelir” kazasına.
Kırşehir Belediyesi’nin AKP’li Başkanı Yaşar Bahçeci, Neşet Ertaş’ın cenazesine medyanın ve siyasetçilerin ilgisinin yüksek olacağını görmüş, tabuttaki ‘Kırşehir Belediyesi’ yazısını kapatmayı uygun bulmamıştı.
İzmir’de vefat eden sanatçının cenazesi İzmir’den bir tabutla yollanmış, belediye ise bir tabut değişikliği yapmıştı. Bununla da kalmamış, tabut örtüsü alışık olmadığımız şekilde yarım örtülüp, kenarları kapağın içine sıkıştırılmış, ‘Kırşehir Belediyesi’ yazısı cümle aleme gösterilmek istenmişti.
Bir de ‘Kırşehir Belediyesi’ yazısının yanına naylonla kaplanmış A4 kağıda yazılmış ismi de yapıştırılmıştı. Cenazenin konulduğu musalla taşının etrafı ise düğün salonlarındaki gibi beyaz fırfırlı bir örtü ile kapatılmıştı.
Belediye Başkanı herhalde cenaze töreni televizyonlarda izlendiğinde “Tam da istediğim buydu” diye içinden geçirmiş olsa gerek.
Fırfırlı örtü, tabuttaki belediye yazısı, tabuta yapıştırılmış naylonlu A4 kadar bu eleştirilere verilen yanıtın da elle tutulur bir tarafı yoktu. Niye derseniz, hemen paylaşalım açıklamayı.
Başkan Yaşar Bahçeci, Kırşehir Belediyesi yazısının eleştirilmesini “hayretle” karşıladığını söyleyip, “Belediyenin bütün tabutları standarttır” dedi ve ekledi;
“Bu bizim aklımıza gelmedi. Birileri herhalde ustamızın cenazesinde siyaset yapmak istiyor. Biz görevimizi yaptık. Kırşehirliler olarak, Kırşehir Belediyesi olarak ustamıza en layık şekilde hem cenaze töreninde hem de cenazeden sonra misafirlerimizin ağırlanmasında bütün görevlerimizi en iyi şekilde yerine getirdik.”
SONUÇ
“Ustanın cenazesinden siyaset yapmaya çalışanlar” arasında Kırşehir Belediye Başkanı’nı da saymak gerek. Başkanın bu çabası, Afyon’da 25 şehit olduğunda Genelkurmay Başkanı’na kilim ve satranç takımı hediye eden Afyon Valisi’nin tavrını hatırlattı medyaya.
Neşet Ertaş’ın cenaze törenini ertesi günü manşetten “19 gün sonra aynı rezalet, dünya yalan reklam gerçek” başlığıyla yayınlayan Posta gazetesi iki olayın arasındaki illiyet bağını kurdu.
Her ne kadar Kültür Bakanı Ertuğrul Günay, “fazla büyütülmemesini” isteyip, “Tabutun üstünün tamamen kapatılmamasını dikkatsizlik olarak algılıyorum” dese de fotoğraflar işin taammüden yapıldığının en çarpıcı kanıtı.
Sosyal medya yorumlarından en çarpıcı olanlarından birisini paylaşalım;
"Şimdi Kırşehir Belediye Başkanı çıkıp ‘Neşet Ertaş ünlü biriydi, şimdi birisi tabut üstündeki Kırşehir yazısını görüp buraya gelse, bir esnaftan çikolata alsa, esnafın yüzü gülse fena mı olur?’ dese yeridir.”
Sizce, sonsuzluğa uğurlanan Alevi ozan, Bektaşi geleneğinden gelen nüktedanlığı ve hazır cevaplılığı ile bu durumu acaba nasıl yanıtlardı?
Bizce, kendisini tanımayan Nil Karaibrahimgil’in ozan için, “Benim sayemde tanındı” sözlerine verdiği “Ham Meyve” yanıtını verirdi.
Ve, cevabını yine ozanlıkla verirdi... Tıpkı ölmeden önce yazdığı "Veda" şiirindeki son dörtlüğü gibi;
Uzun yoldan gelmiş gibi yorgunum
Ne kimseye küskün ne de dargınım
Bir ahu gözlüye candan vurgunum
Garip gönlüm kapısında kul gibi