Sitemizde Ara

  • Van Vali Yardımcısı ve  “hafife almanın” ağır bedeli
  • İki radyocunun şakası ölümle sonuçlandı
  • New York metrosunda foto-etik tartışması



RAPORU HAZIRLAYANLAR:
Azime Acar & Ender Bölükbaşı



Bazen olayları hafife almanın bedeli sanılandan çok ağır olabiliyor. Bu hafta anlatacağımız üç “hafife alma” olayı, üç ayrı ülkeden. Biri de tabi ki Türkiye’den...

Trajediyle sonuçlanan ülkemizdeki olayla başlayalım.

Van’da sınıf öğretmeni olarak görev yapan 27 yaşındaki Gülşah Aktürk, geçen hafta eski erkek arkadaşı Hakan Başar tarafından öldürüldü.

Gülşah Aktürk’ün “Hakan Başar’dan kurtulmak için” yasal yollara başvururken yaşadığı trajedi ise ölümünden sonra gazeteciler tarafından ortaya çıkarılan dilekçesiyle anlaşıldı.


Öğretmen Gülşah Aktürk, eski sevgilisinin kendisini ölümle tehdit etmesi üzerine Van Cumhuriyet Başsavcılığı’na “can güvenliği olmadığı” gerekçesiyle başvurarak “koruma” talebinde bulundu. Bunun üzerine eski sevgili hakkında aile mahkemesinde dava açıldı. Mahkeme, altı ay süreyle Hakan Başar’ın, Gülşah Aktürk’e yaklaşmasını yasaklamasına rağmen eski sevgilinin tehditleri sürdü.

Gözü korkan 27 yaşındaki genç kadın, 26 Kasım günü dilekçe vererek 45 günlük rapor alıp, Konya’daki ailesinin yanına sığındı. Ne var ki, eski sevgili, takip ettiği genç kadını 6 Aralık'ta Konya’da öldürdü.
 
Gülşah öğretmenin dilekçesini okuyunca, yaşadığı trajedinin ve duyarsızlığın ne denli derin olduğuna şehit oluyoruz.

Dilekçede, Van Valisi ile görüşmek istediğini ancak Milli Eğitim’den sorumlu Vali Yardımcısı Zafer Coşkun’a yönlendirildiğini belirten Gülşah öğretmenin ifadeleri aynen şöyle;

“Durumu anlattık. Hayatımın tehlikede olduğunu söyledik. O da bana ‘en kötü ihtimal öleceğimi, ölümün hak olduğunu, kaçış olmadığını, hiç olmadı istifa edebileceğimi, yanımda biber gazı ile gezmem gerektiği’ gibi hiç de duyarlı olmayan bizi daha da demoralize eden tavsiyelerde bulundu. Hatta ‘böyle abuk sabuk insanlarla arkadaş olan kızlarımızda hata’ diyerek kısmen beni suçladı ve bizi gönderdi.”

Gülşah öğretmen dilekçesinde, "Başına geleceklerden Van Valisi, Milli Eğitimden Sorumlu Vali Yardımcısı ve Milli Eğitim Müdürlüğü’nün sorumlu olacağını” belirtirken, “Ölümüm halinde bu kurum ve şahıslara ailem tarafından maddi manevi tazminat davası açılmasını istiyorum” diye vasiyette de bulunmuş. Resmen başına gelecekleri tahmin etmiş.
 
Cinayetle sonuçlanan olaydan sonra Van Vali Yardımcısı Zafer Coşkun, yaptığı kısa açıklamada, durumu hafife almanın ne büyük hata olduğunu belli ki anlamıştı ama geri dönüşü olmayan bu durumda “teselli verme” bahanesine sığındı;

“Rahatlamasını sağlamak için söylenmesi gereken neyse bende onları söyledim. Bu gibi konuları kafasına takmamasını, canını sıkmaması gerektiğini anlatarak teselli verdim.”

Durumu hafife almanın ikinci trajik örneği ise İngiltere’den... Trajediyi yaşatanlar, dünyanın bir ucundaki Avusturalya’dan iki radyocu, trajediyi yaşayan ise dünyanın öbür ucunda İngiltere’deki bir hemşire.

İngiliz Kraliyet ailesinin veliaht prensi William’ın eşinin bulantı ve baş dönmesi şikayetleriyle hastaneye gitmesinin ardından prensesin hamile olduğu açıklandı.

Avusturalyalı iki radyocu Mel Greig ve Michael Christian, Cambridge Düşesi Catherine’nin sağlık durumuyla ilgili  bilgi almak üzere Kraliçe 2. Elizabeth ile Prens Charles’ı taklit ederek hastaneyi aradılar. 46 yaşındaki hemşire Jacintha Saldanha da bu şakaya kanıp, iki cin fikirli radyocuya düşesin sağlık bilgilerini ayrıntılı biçimde aktardı.

Daha sonra bunun bir radyo şakası olduğunu öğrenen hemşire Saldanha, yaşadığı derin şoku kaldıramadı. Üç gün sonra kaldığı hastane pansiyonunda intihar etti.


SONUÇ

Avusturalyalı iki radyocu basit bir telefon şakasının bu noktaya gideceğini herhalde tahmin edememişlerdi.

Avusturalya Başbakanı’nın özür açıklamasında bulunduğu olayın ardından 2Day FM’in CEO’su, “İki sunucu da şok içinde. Olayın böyle trajik bir şekilde sonuçlanacağını kimse tahmin edemezdi” derken, iki genç radyocunun "işlerine son verilmeyeceğini” bildirdi.  Ağır eleştirilere hedef olan radyocular ise twitter hesaplarını kapatmak zorunda kaldı.

Üçüncü trajedi örneği de New York’tan, New York metrosundan...

Akli dengesi yerinde olmayan birisi tarafından tam metro treni gelirken raylara itilen Çinli bir adam, o sırada orada olan ve serbest çalışan gazeteci Umar Abbasi tarafından ölümünden bir kaç saniye önce görüntülendi.

58 yaşındaki Çinli Han Ki-Suk’un ölümünden hemen önce fotoğrafının çekilmesi ve üstelik  bu fotoğrafın 18 bin dolara New York Post gazetesi tarafından satın alınıp manşetten yayınlanması büyük bir etik tartışmaya yol açtı.

Fotoğrafı çekenin, raylardan çıkmaya çalışan adama yardım etmek yerine fotoğrafını çekmesi ve gazeteye “atlatma haber” olarak servis yapması kimilerine göre gazetecilik refleksiydi. Pek çok gazete okuruna göreyse tam bir rezalet.

Gazeteciler, bu etik tartışmada ikiye bölünürken, en çok sorulan soru, “Peki, siz olsaydınız ne yapardınız?” oldu.

Biz de size soralım, siz olsaydınız ne yapardınız?