- Gezi olaylarından beri iş dünyası, kendi içinde en küçük ama en endişeli sesiyle tartıştı markaların siyasi duruşunu.
- Markaların bir siyasi duruşu olmalı mı, olmamalı mı?
- Olsa ne kadar olmalı?
Azime ACAR
Marketing Türkiye, içten içe yürüyen bu tartışmayı “Markalar politikaya ne kadar girmeli?” kapağıyla su yüzeyine çıkardı.
MediaCat dergisi de tartışmanın önemli aktörlerinden medyada ısınan havayı gündeme taşıdı.
Marketing Türkiye’nin XSİGHTS ile yaptığı araştırmanın dikkat çekici yanı, her iki tüketiciden birinin (% 50.6) ile markaların siyasi görüşünü merak ediyor olması.
Siyaseten tarafsız olmaya özen gösteren, yani “Orta Yolcu” olmaya gayret eden markalar bu merak karşısında ne yapacak?
Toplumsal kutuplaşmaların olduğu bir ülkede siyasal duruş sergilemek, ateşi elle tutmaktan beter.
Üstelik, şair İsmet Özel’in dediği gibi “İnsanlar hangi dünyaya kulak kesilmişlerse öbürüne sağır...”
Beklentilerini, deneyimlerini sosyal medyada var gücüyle dillendiren tüketiciler karşısında “tavırsızlık” mümkün olabilecek mi?
Bizden değil, Amerika’dan, “eşcinsel evlilikler” örneğinden hatırlatalım.
Geçtiğimiz aylarda, eşcinsel evlilikler konusunda “duruşu”nu açıkça ortaya koyan, hatta bununla yetinmeyip destek kampanyaları yapan markalardan ikisine göz atalım.
Resmi hesabından tweet atarak destek veren ünlü finans kuruluşu Goldman Sachs’ın CEO’su Lloyds Blankfein, "Eşcinsel evliliklerin yasal hale gelmesi daha güçlü bir Amerikan ekonomisi için gerekli" yorumunu yapmıştı.
CEO bununla da yetinmeyip, eşcinsellerin hakları için mücadele eden Human Rights Campaign’in sözcüleri arasına katılmıştı.
30 ülkede binlerce şubesi olan kahve devi Starbucks’un CEO’su Howard Schulz da desteğini açıkça göstermişti.
Boykot çağrılarıyla karşılaşan, satışları ve karı düşen şirketin CEO’su, hissedarların eleştirileri karşısında “Starbucks’ın çeşitliliği ve eşitliği desteklemeye her zaman devam edeceğini” açıklamakla kalmadı, bir adım daha ileri gitti;
“Burası özgür bir ülke. Starbucks hisselerinizi satıp başka bir şirketin hisselerini satın alabilirsiniz.”
“Çeşitliliği ve eşitliği desteklemek amacıyla verilen bu desteği Türkiye’de bir şirket için düşünmek ne derece mümkün?” sorusunu ortaya atalım ve cevabı Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan’a bırakalım;
“Evrensel düzeyde kabul gören bazı temel insani değerleri önceleyen bir siyasi tavır almak söz konusu olduğunda, tavırsızlığın markaya negatif etkisi olabilir.”
Bu örnek, Türkiye için hayli uzak görünse de Türkiye’nin ilk eşcinsel Belediye Başkan Aday Adayı’nın adaylığının Giresun’un Bulancak ilçesinden açıkladığını ekleyelim.
Hürriyet Gazetesi, Pazar günü göbek sayfadan, tam sayfaya yakın aday Can Çavuşoğlu ile röportaj yaptı. Flash TV’nin, Bulancak sokaklarında uzattığı mikrofona gelen iki yorum ise “çeşitlilik ve eşitliğe” siyaseten uzaklığın göstergesi;
“Yanlarımıza, yörelerimize Allah vermeye.”
“Bizim buraların sosyoekonomik kültürel yapısına ters.”