Ah, neler hatırlatmadı Paris’teki cinayetler...
Şunun sırasında Hırant Dink’i, Uğur Mumcu’yu, Abdi İpekçi’yi anmaya kaç gün var ki...
19 Ocak (2007) Hrant Dink
24 Ocak (1993) Uğur Mumcu
1 Şubat (1979) Abdi İpekçi
Arada yıllar var ama ölüm tarihleri, kaderleri benzer üç isim. Gazeteci Çetin Altan’ın deyimiyle, “Kalbimizi ve beynimizi kezzaplı bir acıyla kavuran” ölümler.
Üstelik, hiçbirinin üzerindeki sır perdesi kalkmış değil, ama hüznü aynı.
Azime ACAR
Hrant Dink’in ardından yüzbinlerce kişinin “Hepimiz Hrant’ız” yürüyüşü bu kez Paris’te “Je Suis Charlie” olarak yankılandı.
Ama öyle günlerden geçmekteyiz ki hüzünler bile paylaşılamaz oldu. Bir yanda “Hepimiz Charlie’yiz” diyenler, diğer taraf sözü kullananları “hainlikle”, “alçaklıkla” suçlayanlar.
Hangi dünyaya göz, kulak kesilmişsek, diğerini duymuyor kulaklarımız, görmüyor gözlerimiz.
Bu “sağır olma” durumu, medyanın haber veriş biçimine de epeydir yansımış durumda.
Durumun haberleri izleyen gazeteciler cephesinde de yeni bir boyuta geçtiğinin çarpıcı örneği, TÜSİAD Başkanı Haluk Dinçer’in Cuma günü ekonomi servislerinin yöneticileriyle bir araya gelmesinde yaşandı.
Aslında, TÜSİAD’ın gündemi 2014’ü değerlendirip, 2015 için de 21 maddelik tespitleri medyanın dikkatine sunmaktı. Bir de 22 Ocak’ta yapılacak TÜSİAD’ın yeni başkan seçimi vardı.
Ama, medyanın gündemi başkaydı.
Onların gündeminde, Haluk Dinçer’in, Hürriyet röportajında söyledikleri vardı. O nedenle, toplantıda soru cevap kısmına geçilmesini, yıl değerlendirmesini ve 21 maddelik tespiti sakin ama sabırsızlıkla dinlediler.
Çünkü, Haluk Dinçer’in 29 Aralık’ta Hürriyet’te yayınlanan röportajındaki “Muhatabımız Başbakandır”, “Paralel devlet görmüyorum” cümleleri üzerinden on gündür fırtınalar kopmuştu. Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın TÜSİAD’a gösterdiği tepkilere ne başkandan ne üyelerden bir yanıt gelmemişti.
Haluk Dinçer Sabancılar'ın damadıydı ve Sabancı Holding Perakende ve Sigorta Grubu Başkanı’ydı. Nitekim, Güler Sabancı, gazetecilerin bu süreçteki sorularını yanıtlarken, Cuma günkü toplantıyı beklemeleri söylenmişti.
Gazeteciler, kendi aralarında bu toplantıda Haluk Dinçer’in sözlerinden geri adım atıp atmayacağı konusunda tahminler yapmaya çalışmışlardı.
İşte şimdi TÜSİAD Başkanı karşılarındaydı. “Artık soruları alabilirim” dediğinde, TÜSİAD ile siyasetçiler arasındaki gerginliğin benzerinin medyada yaşandığına dair acıklı bir gazetecilik tablosu ortaya çıktı.
“DIŞARDAN BAKMAK” MI DEDİNİZ?
Gazeteciler arasındaki ortam öylesine gerildi ki, gazetecilerin Dinçer’e sorduğu soruları başka gazeteciler yanıtlamaya kalkıştı.
Homurtular, söylenmeler, üzerine alınmalar arasında gazetecilerin birbirlerine karşı kurduğu cümlelerden bazılarını aktaralım;
“Biz dışarıda fikirlerimizi tartışalım...”
“Sorumu başkana sordum arkadaşım...”
“Adam daha ne açıklasın...”
“Eeee ne var bunda...”
“Yahu kiminle mutahap olacak...”
“Arkadaşım bir dakika müsaade et...”
“Sana sormadım ki...”
Gazeteciliğin bu içler acısı halinden, “19 yıldır basın toplantılarını izleyen bir gazeteci olarak ilk kez bu kadar rahatsız olduğunu” aktaran Hürriyet Gazetesi Ekonomi Müdürü Sefer Levent, köşesinde izlenimlerini gözler önüne serdi;
“Mesleğimizin ‘olaya dışardan bakma’ gereğini giderek kaybettiğimizi gördüğüm için üzüntümü paylaşıyorum. Türkiye’nin son zamanlarda çok gerildiğini yazan çizen biz ekonomi gazetecileri meğer bizzat kendimiz ne çok gerilmişiz.”
KENDİNCE DOĞRU HABER?!?
Sefer Levent’e göre, gerginliğin nedeni ‘herkesin gazetesine kendince doğru olan haberi götürme telaşı’ndan başka bir şey değil. Kimisi TUSİAD Başkanı’ndan bir “özür” alma çabasındaydı, kimisi de “sözlerinin arkasında dursun” isteğindeydi.
“Pişmanlık duydunuz mu?”, “Sözlerinizin arkasında mısınız?” sorularına tekrar tekrar muhatap olan TÜSİAD Başkanı Haluk Dinçer ise ısrarlı sorulara 29 Aralık’ta verdiği röportajdan da sık sık alıntılar yaparak cevaplandırdı.
Pazar günkü gazetelere yansıyan TÜSİAD haberleri ise medyanın ‘kendince doğru haber’inin ne olduğunu bir kez daha gösterdi.
Bazılarına göre “TÜSİAD çark etmişti”, bazılarına göreyse “sözlerinin arkasında durmuştu”.
Hatta Takvim Gazetesi bir adım daha ileri gidip, “çark etti” başlığının altında habere şu giriş cümlesiyle başladı;
“Sabancıların damadı olduğu için TUSİAD başkanlığına seçilen, terörist devlet İsrail’le aynı günlerde kurulan ve Fetullah Gülen’e sürekli bağlılığını bildiren Aydın Doğan’ın gazetesi Hürriyet’e verdiği röportajda...”
Abdi İpekçi, Uğur Mumcu, Hrant Dink’le başladık, günümüz gazeteciliğine geldik.
Önümüzdeki günlerde arkadaşları Hrant Dink için “Buradayız ahparig” (ağabey) diyecekler.
Celal Güzelses’in seslendirdiği “Yeni duydum ermenisen ermeni” adlı bir türkü vardır. Medyada nefret söylemi yükselirken, gerginliğin sadece daha iyi gazetecilik yapma adına yaşanacağı günleri umarak, o türküden bir güzel cümleyle bitirelim;
“Gel sarılak ikimiz bir can gibi...”