Sitemizde Ara

Dersimizin konusu reklam ve haber ilişkisi.
 
Güçlü bir reklam veren olmak, hakkınızdaki olumsuz bir haberi önlemeyi sağlayabilir mi?
 
Bu sorunun cevabı Britanya’dan, Financial Times’tan geldi.

Gazetede Hewlett Packard (HP) ile ilgili eleştirel bir yazı yer alınca, şirketin Pazarlama ve İletişim yöneticisi Henry Gomez, yazıyı hazırlayan Lucy Kellaway’e bir e-posta döşendi.
 
Gomez’e göre yazı önyargılıydı ve kabul edilemezdi.

Gomez, adeta aba altından sopa göstererek, şu satırları yazdı;

“Financial Times yönetimi bu tür kabul edilemez önyargıların okurları ve reklam verenler üzerindeki etkisini göz önünde bulundurmalı.”


Azime ACAR

 




REKLAM RESTİNE SERT YANIT

Önce mektubu, “İlgiyle okudum, teşekkürler” diyerek kısaca yanıtlamak isteyen Kellaway, daha sonra bu “reklam” tehdidinin iyi bir yanıtı hak ettiğini düşündü. Gazete yönetiminin onayını da alarak, köşesinde şunları yazdı;

“Yazım önyargılı değildi ve korkarım gazetemizin iş modelini yanlış anlamışsın. Bizi saygın bir gazete yapan, editörlerimizin, haberlerimizin reklam verenler üzerindeki etkisini göz önünde bulundurmayı kararlılıkla reddetmesidir. Ben bu yüzden bu gazetede çalışmayı sürdürüyorum. Gazetem de bana bu yüzden maaş ödemeyi sürdürüyor.”



İLETİŞİMCİYE İLETİŞİM NOTU

Bu arada iletişimciye de bir iletişim dersi eklemeyi ihmal etmedi; “Belli ki şirketin pazarlama ve iletişiminden sorumlusun. Görevin, şirketinin medyada ve tüm dünyada iyi görünmesini gerektiriyor. E-mailinin bu amaca hizmet ettiği söylenemez.”

Financial Times yazarı bunları köşesinde yazmakla yetinmedi, Twitter üzerinden paylaşırken de şu notu düştü;

“Yazım nedeniyle, HP reklamlarını çekmekle tehdit etti. FT, yanıt olarak bu yazıyı yazmama izin verdi. FT’de çalıştığım için şanslıyım.”

HP İletişim yöneticisi Gomez, nasıl oldu da medyaya yolladığı bu e-postanın haber olma ihtimalini göz ardı edebildi, ne dersiniz?


ÖZGÜR DEĞİLSIN!

Reklam ve haber arasındaki çizginin bulanıklaşmasına izin vermeyen Financial Times’tan gelen ders böyle, geçelim karnelere.

ABD merkezli Freedom House, güncellenen basın özgürlüğü karnesinde Türkiye’ye “Özgür Değilsın!” dedi.

2016 basın özgürlüğü raporunda Rusya, Çin, Tayland ve Etyopya ile aynı kategoride yer alan Türkiye, internet özgürlüğünde ise “Kısmen Özgür” olarak tanımlandı.

Diğer karne, “kutuplaşma” üzerineydi ve German Marshall Fund’dan geldi. Rapora göre, “aynı ülkedeyiz ama ayrı dünyaların insanlarıyız.”

“Kendine uzak hissettiği” siyasi parti mensubuna kız verme, iş yapma, komşu olma, çocuklarının arkadaşlık yapmasını isteme eğilimi ölçüldüğünde, “istemem” oranı kaygı verici boyutlara ulaşmış durumda. En düşük oran yüzde 74,  yani 10 kişiden 8’i bu ruh hali içinde.
 
“En fazla ayrılığa yol açan” konuların neler olabileceğine ilişkin yanıtların, katılımcıların kendini yakın hissettiği partiye göre farklılaşması dikkat çekici;

AKP’lilere göre Gezi (%38,3)
CHP’lilere göre 17/25 Aralık (% 50,5)
HDP’lilere göre 1980 darbesi (% 38,9)
MHP’lilere göre Kürt meselesi (% 57,5)


POSTA, HÜRRİYET ve FOX TV

Toplumdaki kutuplaşmanın medyadaki izdüşümü nasıl diye merak edenlere bir cümleyle özetleyelim; “Farklı mecralardan bilgileniyor, diğer mecraları taraflı buluyoruz.”

Sıralamaları değişmekle birlikte, ilk üçün değişmeyen iki mecrası Aydın Doğan’ın Posta ve Hürriyet gazeteleri.

Araştırmaya göre, en çok haber takibi yapılan gazeteler sıralaması yakın hissedilen partiye göre şöyle;

AKP’liler; Sabah, Posta, Hürriyet
CHP
’liler; Hürriyet, Sözcü, Posta
HDP’liler; Özgür Gündem, Posta, Hürriyet
MHP’liler; Hürriyet, Posta ve Milliyet

TV kanallarında ise dikkat çeken ortak isim FOX TV, AKP’liler hariç;

AKP’liler; ATV, TRT, Kanal D ve A Haber
CHP’liler; FOX TV, Kanal D, CNN Türk ve ATV
HDP
’liler; Kanal D, FOX TV, ATV ve CNN Türk
MHP’liler; FOX TV, ATV, TRT ve Kanal D


“ŞEYTANİ VARLIKLAR”

Türkiye’deki bu olağanüstü kutuplaşmayı uzman yorumuyla tamamlayalım.  


Prof. Dr. Doğan Şahin


İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Doğan Şahin, “farklı olanları aşırı negatif algılama eğilimi”ne dikkat çektiği çarpıcı yorumunda şu vurguyu yaptı;

“Taraflar birbirini neredeyse şeytani varlıklar olarak algılamaya başladı.”

Hakkımızda hayırlısı.

Kutuplaşma raporunun ayrıntılarını ve Doğan Şahin’in çarpıcı analizlerini merak edenler diken.com.tr’den okuyabilirler.