Bir milletvekili, bir bakan ve bir sendikacının “gazetecilik” yapmaya çalışan Fox Haber’le yaşadığı üç pişmanlık öyküsü.

İlk öykü, vekilden gelsin.

Yer,  Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin basın toplantısı salonu. MHP İstanbul Milletvekili İzzet Ulvi Yönter, bir basın toplantısı düzenler.

Soru-Cevap bölümüne geçildiğinde, Fox Haber parlamento muhabiri Kemal Aktaş, “İş Bankası hisseleri” ile ilgili bir soru yöneltir.


Azime ACAR


Malum, Cumhurbaşkanı Erdoğan, “CHP’nin banka hissesi sahibi olmasının yanlış olduğunu ve  Hazine’ye devrini” gündeme getirmişti. 

Ordu milletvekili Cemal Enginyurt, kendisine sorulmadığı halde araya girer ve “İş Bankası’nda hissen mi var lan!” der. Gazeteciye ayar verdiği için pek mutludur ve diğer vekller de ona katılarak gülüşürler. Gazeteci, siyasetçi-medya ilişki sınırlarını aşan vekili “Lan demenizi yadırgadım” diye uyarır. 



Enginyurt, özür diler, sorusunu “lan” kelimesini çıkararak tekrarlar.

Sorusuna cevap almak yerine, “Ben gazeteciyim” çıkışı karşısında “Özür diledim uzatma ya…” der.
Toplantı dağılırken, gazetecinin yanına gelir ve bir kez daha “özür” diler. Söylediğine söyleyeceğine pişman olmuş gibidir.

Kıssadan hisse, hikayesini medya aracılığıyla kamuoyuna iletmek isteyenler için gelsin. Gazetecilerle temasta sınırları aşmayın, çok samimi olmanız veya öyleymiş gibi bir hava yaratmak istemeniz sizi fena pişman edebilir.

“BU KONULARA MI KALINDI…”

İkincisi öykü, Hürriyet Gazetesi’nden Hacer Boyacıoğlu’nun, Perşembe günü yayınlanan “Şeker gibi makam aracı” haberiyle başlar.



Şeker İş Sendikası Başkanı İsa Gök’ün “1 milyon liralık Audi marka makam aracı” haberi, ışık hızıyla yayılır.

Özel sektöre satılmış şeker fabrikaları işçileri “ne olacak halimiz” diye karalar bağlamışken…
Fabrikaların önünde, feryadını duyurmaya çabalayan pancar üreticisi malını satacak yer bulamazken…
Üstelik kamuda tasarruftan söz edilirken…

ÇIKMAYA ÇALIŞIRKEN DAHA DA BATMAK

İşçilerinin aidatlarıyla alınan 1 milyon dolarlık makam aracının peşine düşen Fox Haber’den Beril Oğuz, Başkan’a merak edilen soruları sorar. Aldığı sert darbeler karşısında kendini savunmaya çalışırken söyledikleri ise tüy diker. Ne mi söyler?

  • Uçağı sevmediğini
  • Aynı tip arabaya bindiğini, Mercedes alındığında bir yığın dert olduğunu, diğer arabalarda da dert bitmediği için Audi alındığını…
  • Eski makam aracının arızalandığı için mecbur kalıp alındığını
  • Hem hızlı, hem sağlam araba olmasının önemini…
  • İşçilerin aidatlarıyla daha önce de lüks araç alındığını, işçilerin kendini temsil eden insanların en iyi şekilde temsili için şimdiye kadar bunu gündem getirmediğini…
  • Ve binmeye devam edeceğini…



Eski ve yeni araçların yan yana durduğu garajdan anons yapan Fox muhabirine arabalarla görüntü vermek istemeyen Başkan, gideceği yere “yürüyerek” gitmeyi tercih eder. Ve, bu konuşması da yayına taşınır.

Sendika Başkanı İsa Gök, “Keşke olmasaydı, keşke almasaydık diyoruz” diye mecburi, pek de inandırıcı olmayan, yarım ağız pişmanlık dile getirir.
 
Türk İş Konfederasyonu Başkanı, “doğru” bulmadığını söyler ama ne konfederasyon ne işçilerden kayda değer bir tepki gelmez.

Akıllara da bir zamanlar Jaguar marka otomobiliyle ünlenen Maden İş Sendikası Başkanı Şemsi Denizer düşer. Aslında Şeker İş Başkanı’nın tek haklı noktası “sendikacılar aleminde bunun yeni bir şey olmadığı” konusudur.

Gerçi Şeker İş Başkanı, “Bu konulara mı kalındı…” diyerek bunun haber değeri olmadığını düşünür. Haber, birilerinin yayında görmek istemediği şeydir.



BAK BU AYIP BİR ŞEY!

Üçüncü öykü Tarım Bakanı Pakdemirli’ye ait.

Haftanın önemli gündem maddelerinden birisi, 300 TIR dolusu etin önce alınıp, sonra ihalesi yapıldığı iddialarıdır. Bir toplantı çıkışında Tarım Bakanı Pakdemirli’yi yakalayan Fox Haber muhabiri Damla Yıldız Söken, gündemdeki 300 TIR'lık etin önce alınıp, sonra ihalesi yapıldığı iddiasını sormak ister.

Bakan gülümseyerek durur, dinler.

Muhabir, “Geçtiğimiz günlerde Et Süt Kurumu bir ihale açtı, 300 TIR'lık …” diye başladığı sorusunu tamamlayamaz. Çünkü, arkalardan kopup gelen Basın Danışmanı, “Özür dilerim, özür dilerim” diyerek araya girer. “Sayın Bakanım, lütfen” diyerek Pakdemirli'yi hızla uzaklaştırır.

Muhabir itiraz eder; “Bakan dinlerken araya giriyorsunuz. Biz soruyoruz, kendisi dinliyor.”
 
Bakanı uzaklaştırdıktan sonra, hızını alamayan Basın Danışmanı, geri döner ve gazeteciye ayar vermeye kalkar. “Ustam niye çekiyorsun? Bak bu ayıp bir şey!”

Gazeteciyi, gazeteciliğini yaptığı için ayıplayan bir basın danışmanı, meslek tanımını hatırlayıp kendi ayıbından pişman olmuş mudur bilmiyoruz. Bildiğimiz, Bakan Bey’in danışmanını dinleyip, hiç sesini çıkarmadan uzaklaştığı ve sonraki süreçte etlerle ilgili bir açıklama yapmadığı.


 
Müslüm Gürses’in “Son pişmanlık neye yarar” şarkısı, “Her şeyin bir bedeli var” diye devam eder.
Bedelinin olup olmadığı, olursa nasıl ödeneceğini ise günler gösterecek.