• Ali Bulaç’ın yarattığı “zihin bulamacı”
  • “Gay” hakemi yeşil sahalardan nasıl uzak tutarız?…
  • Homofobi üzerine çeşitlemeler… “Hoşgörü” de bir homofobi olabilir mi?


RAPORU HAZIRLAYANLAR:
Azime Acar & Ender Bölükbaşı



Fobi bakımından zengin bir toplumuz…

Parçalanma fobimiz var, birleşme fobimiz var, kışkırtılma fobimiz var, herkes bize düşman fobimiz var, yabancılaşma fobimiz var...

Fobi, Türkiye’de sanki yer altı zenginliği gibi olmadık yerlerden çıkıyor, fışkırıyor

Homofobi ise son günlerdeki in-fobimiz.

Böyle olduğundan, geçen hafta eşcinseller üzerine bol bol medya kazası yaşadık.

Medya kazalarının en iz bırakanlardan birisi İslamcı kesiminin aydını olarak nitelendirilen gazeteci yazar Ali Bulaç’tan geldi.

Reha Muhtar’ın CNN Turk’teki programına konuşan Ali Bulaç, Irak ve Afganistan’daki sivil ölümleri ile eşcinsellik arasında garip bir illiyet bağı kurdu;
“Eşcinsellik geliştikçe insanların kitlesel olarak öldürülmeleri hızlanıyor. Eşcinsellikle sivillerin savaşta katledilmesi arasında bir orantı var.... Şu anda Irak ve Afganistan’da sivil halkı kitleler halinde öldürenlerin çok önemli bir kısmının eşcinsel olduğunu söylüyorlar. Bundan da özel bir zevk alıyorlar.”

Bulaç, eşcinselliğin toplumda özellikle “özendirildiği” hissiyatındaydı. Bu da ruh hali bozuk bu insanların “suç işlemesine ve halka eziyet etmesine yol açıyordu”... İddiası buydu.
 
Dahası Ali Bulaç eşcinselliği bir hastalık olarak da görüyordu, söylemese bile.

Ona kalsa, tedavi edilebilecek bir durumdu.
 
Bulaç’a bilimsel cevap İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şahika Yüksel’den geldi.

Mesude Erşan’ın Hürriyet Pazar için yaptığı söyleşide Yüksel şöyle diyor:

"Bulaç’ın iddialarının bilimsel herhangi bir açıklaması yok. Sözleri yemeğini yemeyen çocukları öcülerle korkutmaktan farksız.”

Bulaç’ın sözleri medyada öylesine bir şaşkınlık yarattı ki, İslami kesimin bu entelektüel ismi üzerine de ilginç bir tartışma başladı.

En derin analizli cevap ise Ece Temelkuran’dan geldi. Temelkuran, Milliyet Gazetesi’nde Cuma günkü köşesinde, “Arkadaş olabilir miyiz Ali bey” diye sesleniyordu Ali Bulaç’a:

"Öyle sanıyorum ki, Ali Bulaç’ın bu ‘zihin bulamacı’, kendini öncelikle Müslüman olarak tarif eden, hatta Bulaç’a saygı duyan entelektüel kesimde bile rahatsızlık yaratmıştır. Zihinleri ve kalpleri eşcinsel vicdani retçilerin yanında duracak kadar açık genç İslami çevrenin midesi, bu gerici ve kokuşmuş cümlelerden benim midem kadar bulanmıştır. Ama mesele orada bitmiyor...

Ali Bulaç’ın çaresizliği tek kişilik değildir. Acaba bugün bizlere demokrasi, özgürlük, adalet, bireyin özgür seçim hakkı konularında durmaksızın dersler veren İslamcı aydınlardan, yazarlardan kaçı bir canlı yayında eşcinsellik ve eşcinsel haklarıyla ilgili duruşunu açıklamaya cesaret edebilir? İslamcı kesimden eşcinsel hakları için mücadele verenlerle birlikte görünecek kadar yürekli, kadın ya da erkek, kaç ‘delikanlı’ vardır?


Ali Bulaç İslamcı ideolojinin en müstehcen bilinçaltını bir canlı yayında sergilemiş olabilir ama aynı kesimden kaç kişi bu söylenenleri kınayacak yüreğe sahiptir?”


* * *
Bulaç’ın “müstehcen bilinçaltı” patlamasının bir benzeri ise bir başka medya kazasında yaşandı.

Eşcinsel olduğu için askerlikten raporla muaf tutulan Trabzon bölgesi hakemi H. İbrahim Dinçdağ, Merkez Hakem Kurulu tarafından “hakemlikten uzaklaştırılınca” hakkını hukuk yoluyla aramaya karar verdi.

Bu yolda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne bile başvuracağını açıklayan İbrahim Dinçdağ’ın ilk birkaç gün ismi ve resmi gazetelerde rumuz olarak kullanıldı.

Olay çok ilginçti.
 
Hakemin gayi bir kere makbul değildi. Ama öylesine yorumlar yapıldı ki gay hakem üzerine, bazı çevrelerdeki homofobik uyanış tezahür etti.

Hele Erman Toroğlu’nun “Yakışıklı futbolcuya nasıl penaltı verecek?” yorumu her şeyin üzerine tüy dikti.

Belli ki Toroğlu da tıpkı Ali Bulaç gibi eşcinselliği bir hastalık gibi görüyor mümkünse yeşil sahalardan uzak tutmaya çalışıyordu.
.
Ve iddiası da oydu ki, eşcinsel bir hakem yakışıklı futbolcular karşısında adaletli olamazdı.

Cumartesi akşamı Kanal Türk’te yayınlanan Telegol programında önce yüzünü kapatan hakem Dinçdağ, programın ilerleyen dakikalarında eski hakem Ahmet Çakar’ın da teşvikiyle yüzünün gösterilmesini ve isminin tam olarak ekranda verilmesini istedi.

Dinçdağ, haklı olarak Erman Toroğlu’na şu soruyu yöneltti: “Erman Toroğlu sokakta gördüğü her bayana saldırıyor mu?...

SONUÇ
Bütün bu gelişmelerin ortasında, yükselen homofobi dalgasına karşın son iki haftadır değişik kentlerde KAOS GL adlı dernek tarafından “Homofobiye ve Transfobiye Karşı Buluşma” etkinlikleri yapılıyor.
 
Homofobiyle mücadelede Ece Temelkuran’ın Ali Bulaç özelinde bir önerisi var;

“Bulaç’ın bir tane bile eşcinsel kadın ya da erkek ahbabı, arkadaşı yok.
Olsa ondan utanır, ne öyle şeyler söyleyebilir ne de öyle gülebilirdi. Bu sebepten, eğer eşcinsel hareketi içinde Bulaç’ın tavrını ifşa etmek ve bu ‘vakayı’ tedavi yoluyla topluma kazandırmak isteyenler varsa onlara öneriyorum:
Ali Bulaç’a arkadaşlık teklif etsinler!

“Arkadaş olabilir miyiz Ali Bey!” tacizi herhalde onu, hakkında yazılan her türlü eleştiri yazısından daha çok tedirgin edecek ve belki de Bulaç’ın tedavisi bir gün mümkün olabilecektir.”


Etkinliğin son gününde ise Ankara’da bir yürüyüş düzenlendi ama aynı saatlerde Tandoğan meydanındaki dev mitingin gölgesinde kalan bu yürüyüş çerçevesinde tiyatrocu Nedim Saban, eşcinsellere yönelik hoşgörü kavramını da tartışmaya açtı;

“Bugün, homofobi'ye karşı yürüyenler, topluma bizleri ya da onları (çünkü yürüyenler sadece eşcinsel değil, eşcinsel dostu, yani gay friendly) sevin mesajı veriyorlar.

Hoşgörü!

Ne kadar iğrenç bir söz!

Azınlığın çoğunluktan yarım ekmek içi döner istemesi?

Beni hoşşş gör.”


* * *

17 Mayıs, Dünya Sağlık Örgütü’nün eşcinselliği “hastalıklar” listesinden çıkardığı gün… Bir dipnot olarak hatırlatalım istedik.