• “Dağda gezen kurt görür”... Bu lafı kime, niye söyledik?
  • Adalet vicdanı aklar mı? 
  • Eski katili kırpsan televizyon starı olur mu?   Ya da katilin "eskisi" olur mu?


RAPORU HAZIRLAYANLAR:
Azime Acar & Ender Bölükbaşı



Ahmet Telli’nin 12 Eylül’deki uzun hücre günlerini anlatan “Su Çürüdü” şiirini akıllara düşüren olay, Medyapım’ın ortağı Fatih Aksoy’un “Abdi İpekçi’nin katili Mehmet Ali Ağca’ya dans yarışmasında yer verebileceğini” söylemesiydi...

Milliyet Gazetesi’nden Ali Eyüboğlu’nun ortaya çıkardığı haber “Medyapım’ın Ağca’ya 500 bin dolar teklif edip, dans yarışmasına çağırması” idi.

Ali Eyüboğlu’nun telefonla ulaştığı Fatih Aksoy, haberin bir bölümünü, yani “500 bin dolar teklif edildiği” iddiasını yalanladı ama “Adam cinayet işledi 30 yıl yattı, bir 30 yıl daha mı yatıracağız?” diye akıllara durgunluk veren bir söz söyledi.

Deneyimli yapımcı Aksoy’un aklına bu fikir nasıl oldu da düştü?

Zeka kıvraklığıyla toplumun dip duygularını ve kodlarını kolayca çözmesi ile tanınan Aksoy’un bu sözleri söylemesine Ayşe Arman da ihtimal vermemiş olacak ki ertesi gün bizzat arayarak onun ağzından kendisi duymak istedi:




AA: İyi de 30 yıl, birini öldürme suçunu karşılar mı?
Ağca’nın 30 yıl yatmış olması, İpekçi’nin katili ve Papa’nın suikastçısı olmasını affettiriyor mu?
Bu ceza, o suçu karşılıyor mu?


AKSOY: Evet. Benim gözümde affettiriyor. 30 yıl hapis yatmak, her şeyin kefaletidir. 30 yıl dört duvar arasında kalmanın ne anlama geldiğini, birkaç gün hapis yatan biri bile bilir. Ama özellikle altını çiziyorum, ben ailesi değilim, o yüzden bunları söyleyebiliyorum. Ailesi olsaydım bence sonsuza kadar hapsedilmeliydi...

AA: Ben de tekrar soruyorum onu meşhur etmenin, para kazandırmanın ne manası var...

AKSOY: Para teklif etmedik. Ama ben edilebileceğini düşünüyorum. Etseydik de bu anılarını yayınlaması için para teklif etmekten farklı olmazdı. Anıları için 3 milyon dolar teklif edilmiş.

AA: Yani cezasını çekti, ne isterse olur, televizyon yıldızı da olur!

AKSOY: Evet.

AA: Bizden biri gibi, hiç suç işlememiş biri gibi...

AKSOY: Evet. Çünkü bugün, o artık suçlu değil. 30 yıl onun cezasını sıfırladı.

Aksoy, “Mehmet Ali Ağca’yı savunuyor gibi durmaktan rahatsızım”diyordu ama kendince bir prensibi ortaya koymaya çalıştığını iddia ediyordu.

Dahası Ağca için, 30 yıl yatması yüzünden “tescillemiş katil” lafının kullanılmasından da kendince rahatsızdı.

Ona göre o “eski” bir katildi.


SONUÇ

Fatih Aksoy belki bir hınzırlıkla yeni programının tanıtımını ilk elden ve yüksek perdeden yapmıştı.
Ama, gelen tepkiler Aksoy’un “eskidiği” üzerine yoğunlaştı.

Nitekim, iki yakın arkadaşı Reha Muhtar ve Metin Sever, Aksoy’un “Ağca’dan bir TV yıldızı yaratma” yaklaşımına tepkilerini köşelerinde dile getirdiler.
 
Metin Sever, Sabah Gazetesi’nde, Pazar günkü köşesinden Fatih Aksoy’a şöyle seslendi:

“Hukukla ahlak arasında yakın ilişki vardır ama hukukun amacı "adaleti"; ahlakın amacı "iyi"yi gerçekleştirmektir.
Ağca artık hukuken suçsuz olabilir (Cinayetin gerçek failleri çıkmadığı için bu bile tartışmalı) ama toplum vicdanı karşısında hâlâ suçludur.
Özür mü diledi? Hayır!
Cinayetin gerçek faillerini mi açıkladı? Hayır!
Kendisini Mesih ilan etti. Dalgasını geçiyor.
Gün gelecek Hrant'ın katili Ogün Samast'ı da mı televizyon yıldızı yapacağız?”


Reha Muhtar ise arkadaşı Fatih Aksoy’u Cumartesi günü Vatan Gazetesi’ndeki köşesinden şöyle eleştirdi:

“Hayır arkadaşım!..
Mehmet Ali Ağca, Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler’deki Pire Ferhat değil...
Hayat Abdi İpekçi’ye ve Papa’ya dünyanın gözü önünde suikast yapanları milyonların önünde dans ettirerek eğlendirecek kadar sıradan değil...
Üstelik bu suikastların hâlâ arkasında kimlerin olduğu bilinmeden, ona samba yaptırmak, kalbimizdeki hüzünlerle dans ederek alay etmek demek...”


Ağca üzerine bu tartışma yaşanırken, 1 Şubat’ın, Milliyet Gazetesi’nin efsane yayın yönetmeni Abdi İpekçi’ye düzenlenen suikastın yıldönümü olduğunu hatırlatalım.

Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın onun ölümü üzerine yazdığı şiirle bitirelim yazımızı.
Ama bitirirken, bir hatırlatma daha yapalım.

Dağlarca’nın bu şiirinin, Abdi İpekçi’nin 14. Ölüm Yıldönümü’nde eşi Sibel İpekçi tarafından Milliyet Gazetesi’ne verilen ilanda yer aldığını da not düşelim:

Ölüm istenmezdi ya
Günler değişti pek
Mutluluk oldu
Yatağında ölmek
İşte Abdi İpekçi'nin de göğsünde kurşunlar
Son soluğa kandan çiçek
Biri var, yok edilmezse yok edecek hepimizi
Tek tek