• Bir popüler kültür ikonu olarak Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu
  • Andy Warhol bile bu kadarını tahmin etmemişti... Popüler kültür hiç bu kadar ciddiye alınmamıştı
  • "Birileri size bifteği değil onun cızırtısını satar”… Nasıl yani? Cevabı yazıda



RAPORU HAZIRLAYANLAR:
Azime Acar & Ender Bölükbaşı


20. yüzyılın parlak düşünürlerinden Immanuel Wallerstein televizyon tarifinde “TV insan gözü için üretilmiş çiklettir” der.

Hegel ise "Modern bireyin sabah duası günlük gazetelerdir" saptamasını yapar.

Popüler kültürün en önemli iki medya aracı olan gazete ve televizyonun aslında bir “modern hayat” ürünü olduğunun altı kalemle çizilir.

Geçen hafta Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu’nun “Akşamları televizyon dizileri izleyeceğinize yarım saat Kuran okuyun”  fetvasında bulunması bu iki düşünürün sözlerini bize hatırlattı.

Medyayı ve medya mecralarını “bütün kötülüklerin anası” gibi görmek aslında yeni bir şey değil.

Ama Bardakoğlu’nun popüler kültür ikonlarından televizyona dini eleştiriler yöneltmesi bu yüzden abesle iştigal.

Çünkü, “Kuran okuma" ve "inancı” neredeyse dizilerle kıyaslıyor, olmadık bir şeyi yine olmadık bir şeyle karşılaştırıyor.

Zira, kültürün ticarileşmiş ve sanayileşmiş şekli olan popüler kültür, iyimser bakış açısıyla insanların benzerliklerini ortaya çıkararak birbirlerine yakınlaşması sağlar.

Popüler kültürü yerden yere vuranlar ise insanları tekdüzeleştirdiğini, tek tipleştirdiğini ve bir örnek olmasına neden olduğunu söylerler.

Her iki yaklaşım da bizce akla yakındır. Ki bakın popüler kültürün sanat tarafındaki Pop Art’ın öncüsü Andy Warhol bile popüler kültürün “nasıl ciddiye alınmaması” gerektiğini anlatırken, kendisiyle de dalga geçer:

“Ben kendi portremi yaptığım zaman bütün sivilceleri dışarıda bıraktım, çünkü öyle yapılması gerekir. Sivilciler geçici bir durumdur. Sizin nasıl göründüğünüzle pek alakası yoktur, her zaman böyle şeyleri dışarıda bırakın. Yapacağınız güzel resmin bir parçası değildir bunlar.”

Yani, Warhol’un sözlerinin mealini yaparsak; popüler kültür “geçici” bir durumdur.

Pop Art’ın bir başka ünlü ismi Lichtenstein ise “Pop Art çevresini olduğu gibi kabul eder. İyi veya kötü olduğuna bakmaksızın” der.

Ali Bardakoğlu ile popüler kültürün sanatçıları ve popüler kültür çözümlerini yapan düşünürleri karşı karşıya getirmek ne kadar doğru diye düşünüyor olabilirsiniz.

Ama Bardakoğlu medya kazasını aslında sözleriyle değil birbirine muadil olmayan kavramları birbirine çarpıştırarak yapıyor. Tıpkı eski dönem simyacıları gibi işin kimyasını çözmeden, kurşundan altın yapmaya çalışıyor.


SONUÇ

Popüler sanat gibi popüler müzik de halkın “arzularına karşılık veren ürünler” ortaya koyar.

Büyük kitleler tarafından izlenmesi ve dinlenmesinin onları “önemli” kıldığı kesin ama “kutsal” yapmaz.

Ali Bardakoğlu’nun popüler kültür prodüksiyonlarını fazla ciddiye alması ve “kendi aklınca” elindeki enstrümanlarla bir popüler kültür yaratma çabası şaşkınlık verici.

Çünkü, dinsel olguların yükselen veya alçalan bir değer olarak ifade edilmesi mümkün değil.
Zira adı üstünde onlar “kutsal”.

Bardakoğlu’nun yaptığı gibi “Yanlış bir şeyle karşılaştırıldığında” ise tıpkı bardağın altından bakıldığı gibi garip bir görüntü ortaya çıkar.

Yine Warhol’un bir sözü ile bitirelim:

"Popüler kültürde birileri size bifteği değil onun cızırtısını satar...”