• AKUT’un “cemiyete takdim” balosundaki  8.9’luk medya kazası
  • Tatlıses’i ziyaret eden ünlülerin makyaj formülü


RAPORU HAZIRLAYANLAR:
Azime Acar & Ender Bölükbaşı



Gazetecinin en sevdiği malzeme, çatışma ve çelişkidir. Sıradan bir habere öyle ters tarafından bakar ki “Ne var bunda canım” denen malzemeden bile 8.9 ölçeğinde medya kazası çıkarır.

15 yıl önce 1999 Marmara Depremi’yle hayatımıza giren ve bir halk efsanesine dönüşen AKUT'un (Arama Kurtarma Derneği) başına gelenler de buna iyi bir örnekti.

Peki, AKUT’un başına ne geldi, daha doğrusu AKUT ne yaptı?



AKUT, geçen hafta Suada’da , sanat ve cemiyet hayatının ünlü isimlerinin de katılımıyla 15. kuruluş yıldönümü “kutlama balosu” düzenledi.

Buraya kadar, “Ne var bunda canım” diyebilirsiniz.

Ama AKUT bu organizasyonu “insanoğlunun yaşadığı en büyük felaketlerden biri” olan Japonya depreminin hemen ardından yaptı.

Öyle olunca da sadece medya kazasına değil, "medya tsunamisi"ne de yakalandı.

Olaya dikkat çeken Hürriyet Gazetesi’nin Kelebek eki, manşetten bu çelişkiyi “Japonya’da değil Suada’da” diye verdi.

Güya “yardım toplamak” amacıyla bu baloyu düzenlemişti ama bir kere AKUT’un varlık nedenleri arasında acaba “cemiyet hayatının ünlü simalarının katıldığı balo icra etmek” var mıydı? Bu çok tartışılır.

Hadi yaptınız diyelim, Japonya’daki depremin olduğu haftaya mı denk getirilir? Hadi aynı haftaya denk geldi diyelim, bunu ertelemek mümkün değil mi?

Sonuçta, ortaya çıkan garabeti Cengiz Semercioğlu, Kelebek’teki köşesinde bakın nasıl anlattı:

“Nasuh Mahruki ve ekibi en kritik saatlerde enkaz altında insan arayacaklarına, masa üstlerinde göbek atıyor! Akıl alır gibi değil...

Belki Japonya’da AKUT’tan birileri vardır, belki gitmek istemişlerdir ama izinler çıkmamıştır...

Deprem sonrasında uluslararası yardım ekipleriyle temasa geçtiklerinden de şüphem yok...

Bunların hepsini yapmış olabilirler. Ancak bunların hiçbiri ortaya çıkan manzarayı hafifletmez.

15’inci yıl eğlencenizi bir ay erteleseniz ne olurdu? Bu yıl felaketler yüzünden hiç yapmasanız kim ne derdi?...”



SONUÇ

AKUT’ta baş gösteren bu kronik durum, Nasuh Mahruki'nin ömür boyu başkanlığı (!) nedeniyle yapılan “AKUT değil Nakut” benzetmesini akıllara düşürdü.

Nitekim, baloya katılan Cem Yılmaz, Mahruki ile sahnede birlikteyken, "Bu işi neden zirvedeyken bırakmadınız?" diye espiriyle karışık dokundurmadan duramadı.


          *     *     *

Bu hafta gazetecinin çatışma ve çelişki peşinde olduğunun bir diğer örneği de İbrahim Tatlıses’e düzenlenen silahlı saldırı sonrasında hastane önünde yaşandı.

Hürriyet’in moda yazarı Melis Alpman, İbrahim Tatlıses’i ziyarete gelen ünlülerin “orada medyanın da olduğu” gerçeğini unutmayarak, “boya küpüne girmiş gibi” makyaj yapmalarını bir hayli garipsemiş. “İbo için üzüldüler ve boyandılar” başlıklı köşesine yakaladığı çelişkiyi bakın nasıl aktarmış:

“Düğüne gidiyorsanız anlarım da gündelik hayatta boya küpü şeklinde sokağa çıkmayı anlayamam. Hele de bu halde hastane ziyaretine hiç anlam veremem.

İbrahim Tatlıses için Acıbadem’e koşturmuş ünlülere bakıyorum da Seda Sayan’ın Eyeliner’ı, Çağla Şikel’in koyu göz makyajı ve parlatıcı ruju, Petek Dinçöz’ün takma kirpikleri…

O kadar üzgünler ki ruh hallerini iyileştirmek için makyaja teslim oldular diyeceğim ama...

Dediğime kendim bile inanamam.”