• Cumhuriyet Halkla İlişkiler Partisi
  • “Bahçelerde mor meni / Kanser ettin sen beni”


RAPORU HAZIRLAYANLAR:
Azime Acar & Ender Bölükbaşı


   
Halkla ilişkililer meseleleri medya kazalarının en çok yapıldığı alanlardan birisi.

Danimarka’da kanser hastalarına yapılan bir muamele “hassas konulardaki” halkla ilişkiler meseleleri üzerine "çok incelikli düşünülmesi” gerektiğinin çarpıcı bir örneği.

İkinci örneği de maalesef yine CHP’den, parantez açarak söylüyoruz ‘Cumhuriyet Halkla İlişkiler Partisi’nden.

Birinci örneği hızla dönelim.

Danimarka Kanser Derneği, 350’den fazla hastanın kanser olduklarını “mektupla” öğrendiğini ortaya çıkardı.



Teknik olarak kanser hastalarına mektup yazıp, durumlarından haberdar etmek “anlamlı” veya “mantıklı” bulunabilir.
Ancak, işe insani tarafından bakıldığında, dramatik bir hastalığı hastaya “mektupla”  bildirmek resmen aymazlık.
 
Olay, Danimarka Kanser Derneği’nin ülke genelinde 4 bin 326 hasta ile tek tek görüşmesiyle ortaya çıkmış.

Dernek yetkilileri, mektupla bildirim uygulamasının “insanlık dışı ve şoke edici olduğunu” söylerken, şu açıklamayı yaptılar;

“Kanser hastalarının yüzde 11’i kanser olduklarını öğrendiğinde, kimseyle sohbet etme imkanı bile olmuyor. Yani bu üzücü ve yıkıcı bir haberi tek başlarına göğüslemek durumunda kalıyorlar.”

Kanser olduğunu mektupla öğrenen Danimarkalı Karina Duss adlı bir hasta da, “her beş kişiden birinin ölmesine neden olan bir kanser türüne yakalandığını" bir akşamüstü, çocuklarıyla oturduğu sırada eve gelen mektupla öğrendiğini açıklamış;

“Dört küçük çocuğum var. Bir akşamüstü onlarla birlikte evde oturuyordum. Postacının geldiğini duydum, bir süre sonra gidip posta kutusundaki mektupları aldım.

Mektuplardan birisi Arhus Üniversitesi Hastanesi’nden geliyordu. Heyecanla açtım ve kanser olduğumu öğrendim. Dünya başıma yıkıldı.”


Danimarkalıların kuzey soğukluğu kokan tavrı, öylesine tepki aldı ki Arhus Üniversitesi Hastanesi, resmi bir açıklama yaparak, “uygulama nedeniyle son derece üzgün olduklarını, hastalardan özür dilediklerini” söylediler.

Ama ne fayda!


SONUÇ

Halkla ilişkiler meselesinde ayağı taşa takılan ikinci kurum CHP oldu.

Meclisteki “MİT Yasası” oylamasına 40 CHP’linin “mazeretsiz katılmaması” üzerine CHP lideri Kılıçdaroğlu, vekilleri Genel Merkez'e toplayıp, ayar çekti.

Ama ayar verirken de parti içi kalması gerekenler, doğal olarak bünyelerinden gazetecilere doğru sızdı.

40 vekile sert çıkan Kılıçdaroğlu, “Kusura bakmayın bu kadar muhalefet ettiğimiz bir yasanın tümünün oylamasına nasıl katılmazsınız? Milletvekili neden seçilir? Lütfen Meclis'teki çalışmaları aksatmayın” dedi.

Ardından, “Özel yaşantımıza dikkat edeceğiz” derken, halkla ilişkiler anlamında kendince ders verirken, talihsiz bir şekilde “meyhane” örneğini kullandı;

“Bir de özel yaşantımıza özen göstereceğiz. Topluma örnek olacağız. Meyhaneye gitmeyin demiyorum, gidin ama sık gitmeyin. Gidecekseniz de hepiniz bari aynı meyhaneye gitmeyin. Garsondan duyuyorum bunları.”

Kılıçdaroğlu, haber kaynağının meyhanedeki garsonlar olduğunu da ele verdi. Bundan böyle ya vekiller o meyhaneye gitmezler ya da o garsonlar işlerinden olur.

AKP’nin ise bu meyhane meselesini ne kadar diline dolayacağını pas geçmeyelim.


Biz de yazımızı ünlü Divan şairi Nedim’in bir şiirini hatırlatarak bitirelim:

"Meyhane mukassi (bunaltıcı) görünür taşradan amma
Bir başka ferah başka letafet var içinde"