• İzmir’de “farklı dindarlık” tartışması, Diyarbakır’da “güzellik” yarışması
  • “Miss Turkey” ve “Miss Turkish Republic”; aradaki farkı bulun



RAPORU HAZIRLAYANLAR:
Azime Acar & Ender Bölükbaşı



Amerika’ya ilk giden Avrupalılar, Amerikalı yerlileri görünce “Bunlar ahlaksız adamlar, çıplak geziyorlar” diye döndüklerinde Kral ve Kraliçelerine rapor etmişler.

Misyoner düşünüş biçimini en iyi anlatan cümle de budur aslında.

Yani, “Benim bildiğim, benim öğrendiğim doğrudur. Ben senin kültürünü, anlayışını, beklentilerini takmam, bildiğimi dayatırım” diyerek ayar verme çabasıdır.

İzmir ve Diyarbakır’ın geçtiğimiz haftalarda yaşadığı iki garip örnekten, iki kente iki dayatmadan bahsedeceğiz.

İzmir’le ilgili tartışma Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in İzmir’e müftü atanması sırasında kullandığı bir cümle ile başladı.


“İzmir’in farklı bir dindarlığı var, bu dindarlığın irfan geleneğine ihtiyacı var” sözleri ile yeni müftünün İzmirlilere “irfan” getireceğini müjdelemişti.
 
“Gavur İzmir”
imasının yarattığı infial kentte daha geçmemişti ki medya bu kez Diyanet’in TUİK’e bir “sondaj anketi” sipariş ettiği bilgisine ulaştı.

Habere göre, Diyanet, Türkiye genelinde bir “dini hayat” anketi yapılıp yapılmayacağına karar vermek için İzmir’i pilot alan ilan etmişti. Ve, TUİK İzmir de on haneye giderek, dini hayatı araştıran sorular sormuştu;

  • Kendinizi ne kadar dindar hissediyorsunuz?
  • Aşağıdaki namazları ne sıklıkla kılarsınız?
  • Haftada ortalama kaç vakit namazınızı camide ya da mescitte cemaatle kılarsınız?
  • Evlenmeden önce flört dine uygun mu?
  • Oy verirken adayın dindar olup olmadığını önemser misiniz?


Diyanet İşleri Başkanı’nın konuşmasının hemen ardından bu “sondaj araştırması”nın ortaya çıkması ayrıca bir tepki doğurdu.

Aynı günlerde, ülkenin bir diğer yanında Diyarbakır’da ise bir başka misyoner kafası örneği yaşanıyordu.

Kürt açılımının ardından yaşanan “bahar havası”nın daha da katmerlenmesi için nedense bir konser vermek veya halkları kaynaştıracak bir başka organizasyon yerine “güzellik yarışması” yapılması uygun bulunmuştu.

Bölgede “normalleşme” adına yapılacak güzellik yarışmasının düzenleyicisi ise tartışmalı bir isim Süha Özgermi idi. Yarışmanın resmi adı Miss Civilization Of The World (Dünya Medeniyetler Kraliçesi) idi. Dahası Türkiye’den iki ayrı yarışmacının katılması da ayrıca bir tartışma konusuydu.

21 ülkeden 22 güzelin aday olduğu yarışmada, Türkiye adına katılan yarışmacının üzerine “Miss Turkish Republic” yani Miss Türkiye Cumhuriyeti yazmasına kimse anlam veremedi.

Üstelik, İngilizcesi de bir başka garabetti. Medyanın bu konudaki ilgisi üzerine yazı “Miss Turkey” olarak değiştiriliverdi. İkinci güzelin göğsündeki yazı ise “Miss Diyarbakır” idi.

Medyada önce “Diyarbakır’a güzellik yarışması ile bahar geldi” haberleri yapılırken, ardından bölge halkının “hassasiyetleri” ile tepkiler yoğunlaştı. Üniversite öğrencilerinden sivil toplum kuruluşlarına kadar, soldan sağa pek çok kesim popüler kültürün modern köle pazarı zihniyetinin Diyarbakır’a dayatılmasına karşı çıktı.


SONUÇ

Yarışmanın “Kutlu Doğum Haftası”na denk düşmesi de tepkileri iyice büyüttü ve 7 Nisan günü yapılacak yarışma iptal edildi.

İzmir örneğinde ise Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, medya kazasının izlerini silmek için NTV’de canlı yayına çıktı ve kendini şöyle savundu;

“İstanbul’un dindarlığı, Diyarbakır'ın dindarlığı hatta bazen semtler arasında farklı dindarlık tipleri ortaya çıkabiliyor. Bu aynı zamanda İslamiyet'in evrenselliğini gösteren bir husustur.

Dolayısıyla
‘burada farklı bir dindarlık var’ ifadesinden oraya bir eksiklik noksanlık izafe etmek son derece yanlıştır.

Hele hele bu farklı dindarlıktan bir şehrimizle ilgili olabilecek bir Müslüman medeniyetinin en önemli merkezlerinden birisine yönelik birilerinin zamanla ortaya attığı iftira olabilecek, her zaman ezan seslerinin eksik olmadığı, kurtuluşumuzun simgesi haline gelmiş bir şehre bir başkasının bir iftira olabilecek bir cümleyi Diyanet İşleri Başkanı’nın ima ettiğini çalışmak akla ziyandır.”


Belli ki Görmez yaptığı hatanın farkında.
“20 yıldır hadis dersi veren bir üniversite hocası olarak kimsenin kalbini kırmayı amaçlamadığını, konuşmadaki amacının köy ve kent dindarlığı arasındaki farkı vurgulamak olduğunu” söyledi ama ne kadar inandırıcı olduğunu size bırakalım.