Cumhurbaşkanlığı adaylarından Ekmeleddin İhsanoğlu’nun ekmekli çıkışını analiz edip, Selahattin Demirtaş’ın bağlamalı tanıtımını görmemek olmaz.

Demirtaş’ın, "Bir Cumhurbaşkanı düşünün, bağlamadan başka bir şey çalmıyor" sloganı, İhsanoğlu’nu ekmeği tadındaydı.


Azime ACAR

Demirtaş’ın konuşmasının başlangıç saati de pek manidardı. Başbakan’ın Meclis’teki grup konuşma saatine denk getirilmişti.

Medya kimi canlı yayınlayacağı konusunda tercih yapma durumunda kaldı. Kimi onu, kimi bunu, kimisi ise biraz onu biraz bunu yayınladı.

Öncelikle, Demirtaş’ın konuşmasını, fikirlerinden bağımsız olarak, hitabet ve medya ilişkileri bağlamında analiz ettiğimizi not düşelim ve başlayalım.



MEKAN İDDİASIZ, SES CIZIRTILI, ORTAM COŞKULU

Demirtaş, bir saatlik konuşmasında, etkili konuşmanın pek çok sırrını başarıyla kullandı. Göz teması kurdu, rahatlığı ile gazetecileri de rahatlattı, dozunda kullandığı mizahla güldürdü.

Belli ki mesaj altyapısı ve olası sorular üzerine sıkı bir ön çalışma yapmıştı.

Demirtaş’ın kampanya için mekan seçimi abartısızdı. Sadece gazeteciler değil, destekçiler de davetliydi.

Salona, Karadeniz’in hırçın çocuğu Kazım Koyuncu ve Kardeş Türküler’in şarkıları, alkış ve zılgıtlarla giriş yaptı. Cumhurbaşkanlığı’nın en genç adayıydı ve ortam da haliyle enerjik ve coşkuluydu.

Ses sistemine galiba yine Rufailer karışmıştı. Tıpkı, İhsanoğlu’nun basın toplantısında olduğu gibi sıkça cızırtılar yükseldi.

Demirtaş’ın hikayesi ise herkese dairdi. Kadınlardan, gençlerden, LGBTİ’den, hayvanlardan, çevreden, yoksullardan, azınlıklardan ve kendini azınlıkta hissedenlerden söz etti.

Kampanya şarkısı, Kardeş Türküler’in Gezi direnişi için yazdığı “Tencere Tava Havası"nın bir düzenlemesiydi.



HEM GÜLDÜ, HEM GÜLDÜRDÜ

Demirtaş, Türk edebiyatının iki esaslı isminden, Yaşar Kemal ve Adalet Ağaoğlu’ndan gelen destek mesajlarının okunmasından sonra konuşmaya başladı.

İlk 12 dakika, sanki doğaçlama konuşuyor gibi, doğrudan izleyicilere bakarak konuştu. Mizahı ve hüznü peş peşe kullandı.

Aday belirleme sürecinin demokratik olmamasından bahsederken, “AKP adayını bir kişi belirlemiştir. Çatı adayında katılım daha fazla. AKP’ye göre katılım yüzde yüz daha fazla, iki kişi belirledi” diyerek gülümsetti.

Ardından, “Bir annenin acısı üzerinden siyaset yapılmaz” sözleriyle, Gezi direnişinde ekmek almaya giderken hayatını kaybeden Berkin Elvan’ın annesini alkışlatarak, izleyenleri hüzünlendirdi.

Demirtaş’ın “teşekkürü” ise kampanyaya destek veren gönüllülere ve özellikle gençlere idi.

Sonrasındaki 16 dakika, o ana kadar fark edilmeyen önündeki kağıtlardan “tutum belgesi”ni okudu, başını kağıtlara gömmeden, salonla göz temasını kesmeden okudu.

30 dakikalık bu konuşmanın son iki dakikasında etkili bir kapanış yaptı ve “Yeni bir yaşam için birlikte dans etmeye” davet etti.

Kürtçe’yi ise konuşmanın finaline saklamıştı, bir kaç cümle ile tamamladı.



GAZETECİLER, UNUTTUKLARINI HATIRLADILAR

Gelelim soru cevap bölümüne. Bu bölüm de 30 dakika sürdü. Medya karşısına çıkan sözcüler için “Bir basın toplantısında Soru-Cevap bölümü nasıl yönetilir” dersi gibiydi.

Rahatlığıyla gazetecileri de rahatlattı; “Gazeteci arkadaşlardan soru alacağız, kızmayacağız, bağırmayacağız, azarlamayacağız.”

Gazeteciler sorularını rahat rahat, çatır çatır sordu, cevapları da takır takır geldi. Hem de mizah yüklü, sözü dolandırmayan yanıtlarla. Belli ki sorular tahmin edilmiş, cevaplar üzerine sıkı mı sıkı çalışılmıştı.

Hatta, sorulardan birini daha soru tamamlanmadan tahmin edip cevabını verdi. Açık Radyo’dan Ömer Madra, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin iklim değişikliği uyarısını ve tüm ülkelerin siyasi liderlerini Eylül ayında toplantıya çağırmasını hatırlatırken, sözünü bitirmeden Demirtaş, “Ömer Bey, ben programıma aldım onu zaten” dedi.

Tanıdığı gazetecilere adları ile seslenmeyi ihmal etmedi.


İLK SORU KİMDEN?

Demirtaş’a ilk soru Akit’ten geldi. Misal, Başbakan’a ilk soruyu Sözcü gazetesi muhabirinin sorduğunu düşünün.

Akit’in, “Paralel devlet” ile ilgili ters köşe sorusunda topu 90’a çakan Demirtaş, “Evrenin herhangi bir yerinde kesişen iki çizgiye paralel denmez” cevabını verdi.

Sonraki soru cevaplarda da durum aynen devam etti, gülümseten yan hiç eksik olmadı. Örnek,  “yüzde kaç oy almayı beklediğine” ilişkin soruyu karşılarken, “Ben mütevazı bir adamım. Yüzde 50, artı 1 yeter” demesi gibi.  

Gazetecilerin, soru sormadaki rahatlığı da görülmeye değerdi.
Demirtaş, zorlu soruları da kendi siyasi duruşuna ve ana mesajlarına köprü kurma vesilesine dönüştürdü.

Soruların yanıtlarını uzatmadı ve daha fazla soru alabildi. Hatta ikinci kez söz alan Akit gazetesi, ortamı İhsanoğlu’nun basın toplantısıyla karşılaştırıp, “Maalesef kendi yandaş medyasına söz vererek, diğer medyaya söz hakkı tanımamıştı, tekrar söz hakkı tanıdığınız için teşekkür ediyorum” demesiyle herkesi şaşırttı.

Kadınlar, Demirtaş’ın söyleminde hatırı sayılır bir yere sahipti. Nitekim, CNNTürk muhabiri Göksel Özköylü’den bu nedenle teşekkür alınca, fırsatı kaçırmadı; “Asıl teşekkür etmek gereken kadın arkadaşlarımızdır. Ben, onlara teşekkür etmek istiyorum. Toplum, kadın özgür olduğu kadar özgür olabilir.”


SİZ, SES, SÖZ

İkna ve etkileme sanatında bedeniniz de konuşur

Eğlendi, bolca gülümsedi, gülümsemesi yüzüne yapıştırılmış gibi değildi, bazen yaramaz bir çocuk gülümsemesi gibiydi.

Rahattı, rahatlığı gazetecilere de bulaştı. Misal, takım elbisesi içinde epeyce terledi, terledikçe mendilini eline alıp, evinin salonundaki rahatlıkla terlerini sildi.

Mesajlarında, nurlu ufuklar söylemi yerine Türkiye’den bahsetti, “tüm canlıların yaşam hakkını savunmaktan” söz etti, özlemleri dillendirdi, duygulara odaklandı.

Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş’ın siyaseten söylemine, duruşuna çok uzak veya yakın olabiliriz. Ama, konuşması, hitabet ve medya ilişkileri açısından “örnek vaka” tadındaydı.